31 Aralık 2013 Salı

Nice mutlu senelereee! İyi seneler herkese :o)


Tüm dileklerinizin gerçekleşeceği, mutluluktan ayaklarınızın yerde metrelerce kesileceği, çook mutlu, aşırı aşırı keyifli, hiç olmadığı kadar muhteşem bir yıl olmasını dilerim 2014ün!

Iyyyy dayanamıyorum ama;
Seneye görüşürüz :P

İyi seneleeerrr !!

Sevgilerlee ♥ ♥ 

26 Aralık 2013 Perşembe

Yılbaşı kutlamalarının din ile alakası?

Yılbaşı kutlamak harammış diyorlar. Şaşırdım. Son zamanlarda ülkemizdeki insanların pek çoğunun ya hiç işi gücü yok da bir şeyler uyduruyorlar ya da nereye dayandırdıklarını kendileri de bilmiyorlar.
Yılbaşı kutlamanın günah olduğunu söylediklerinde ilk çok şaşırdım. Sonra da sağolsun internet sayesinde ufak (!) çapta araştırma yaptım. Umarım keyifle okursunuz.


Bir kere yılbaşının Hz. İsa'nın doğum günü ile hiç alakası yok. Tarihi kaynaklar incelendiğinde Hz. İsa'nın doğum tarihine dair kesin bir bilgi zaten yok. Sadece kabul edilmiş görüşler var. Bu konuda, farklı rivayetler olup, Hıristiyan kaynaklarında bile farklı farklı tarihler yer almakta. Doğum yılının milattan önce dört ile altı yıl evvel olduğu, doğum günü olarak da Batı'da bulunan kiliseler 24 aralığı-25 Aralık bağlayan geceyi doğum tarihi olarak kabul edip kutlamaktalar, Doğu kiliseleri ise bu tarihi 6 Ocak olarak kabul etmektedir. Yani kesin hiçbir bilgi yok.


Bir kaynakta anlatıldığına göre o dönemde Hz. İsa’nın doğum günü kesin olarak bilinmediği için ilk Hıristiyanların, Hz. İsa’nın doğumu için kutladıkları özel bir gün yoktur. Bu esnada Roma İmparatorluğu'nun her yerinde Güneşe ve putlara tapılıyordur. 
Roma İmparatoru Büyük Konstantin, Güneş tanrısının doğum günü kabul edilen 25 Aralık’ı yılbaşı kabul etti. Hz. İsa’nın kurtarıcı tanrı olduğuna inanan Hıristiyanlar da, Hz. İsa’nın 24 Aralık'ı 25 Aralık'a bağlayan gece doğduğunu kabul ettiler. Sonunda bu geceyi miladi yılbaşı ve Noel olarak her sene kutlamaya başladılar.

İşte 25 Aralık–1 Ocak arası bu sebeple eğlence günleri ve tatil olarak kabul edilmiştir. Zaten yılbaşı bahane, tatil şahane bence. Keşke bizde de olsa?:P

Tüm bu bilgiler ışığında gayet net anlaşılıyor ki; aslında yılbaşının Hıristiyanlıkla veya Hz. İsa ile hiçbir alakası yok. Katolik dünyası sadece 25 Aralık gecesini kiliselerde ayinler yaparak geçirmektedirler. Fakat 31 Aralık’ta yılbaşı geceleri ise kiliselerde ne ayinler yapılmakta ne de o gece bir dini gün /gece havasında kutlanmaktadır. O halde buradan anlaşıldığı gibi Hristiyanlar tarafından yılbaşı Hz İsa’ nın doğumu olmadığı gibi , Hıristiyan dünyasının dini töreni de değil. Dolayısı ile kutlama yapmanın Hristiyanlarla alakası yok.

Ayrıca bizim yılbaşı diye kutladığımız bence biten ve geride kalan iyi kötü anılarla, yeni başlayacak olan umut dolu günlerin kutlamasıdır. Dostlarla, ailelerle bir araya gelinir ve beraber keyifli vakit geçirmek amaçlanır. Burada maksat yiyelim, içelim, saçmalayalım vesaire değil ki. Ha saçmalayanlar, zıvanaan çıkanlar da var elbette ama amaç sevdiğimiz kimselerle bir bahane ile biraraya gelmek değilse nedir? 
Yılbaşının bahanesi ile uzun zamandır görüşmediğimiz, en son bayramda belki sesini duyduğumuz kişileri de hatırlama fırsagtımız oluyor. Gündelik koşuşturmacalara kısa bir ara verip, kırmızı rengin de verdiği enerji ile güzel bir akşam geçiriyoruz sevdiklerimizle. Bizi Hristiyan ve Yahudi dünyası ilgilendirmiyor ki. Bize bahane oluyor:) 
Ayrıcaaaa Türk dünyasında asırlardır çeşitli tarihlerde yeni yıl kutlamaları yapılır. Esasında bu kutlamaları Hristiyan dünyası Türklerden almıştır. Şaka değil valla. 

Biz boşuna mı okuyoruz o kadar :)

Şöyle ki; bu işin kökenine inersek ilk yılbaşı kutlamalarını yapanların SÜMERLER olduğunu öğrenmek zor değil. Sümerler için tarım her şeyden daha önemlidir. Çünkü inandıkları doğa ananın verdiklerini alamazlarsa ne ticaret yapabilir ne de hayatlarını sürdürebilirler. Doğa ana (veya toprak ana) Sümerlerin en güçlü inançlarından birini oluşturur ve her kış, onların inancına göre ölüyor ve baharda tekrar diriliyor. Sümerler doğa ana ölmeden önce son hasadı yaptıklarında, onun için bir tören yapıyorlar. Bir çeşit hasat bayramı da denebilir bu kutlamalara. Bu tören yaklaşık Aralık ayının son haftasına denk geliyor. (bir şey ifade etti mi?:) Sümerlere göre çam ağacı en kutsal ağaçtır ve üzerinde Göktanrının durduğuna inanılırdı. (dilerseniz araştırabilirsiniz) Tanrının simgesi olan çam ağaçlarından biri seçilir ve dallarına doğa ananın onlara o sene bahşettiği meyveler veya bitkiler, çeşitli materyaller asılır. Yani ağacı bir nevi süslerler. Süslemenin amacı Tanrının ve Doğa ananın ne kadar bereketli, kudretli ve onlar için değerli olduğunu göstermek. Çam ağacının en üst noktasına da Tanrının gökyüzündeki yıldızını simgeleyen bir yıldız figürü de asılınca ağacın süslenmesi tamamlanır.Buna benzer bir yeni yıl kutlaması Babiller zamanında da mevcut. (yine araştırmalarınızla başka toplulukların da çeşitli yıl sonu etkinlikleri yaptığını öğrenebilirsiniz.)
Burada amaç bir yıl boyunca inandıkları Göktanrının ve doğa ananın onlara verdikleri için teşekkür etmek ve yeni başlangıçlarından yine güzel şeyleri elde edebilmeyi, yeni bir yıla bereketle, güzellikle başlamak istediklerini göstermek.



Aynı gelenekler, Hunlarda ve sonra Uygurlarda da görülmüştür.
Hatta Büyük Selçuklu Devleti'nde Alp Arslan'a ve Melikşah'a vezirlik yapan İranlı ünlü vezir Nizamül Mülk de 'Siyasetnâme' adlı eserinde bu tarz kutlamalardan söz eder. Bizim Nevruz diye adlandırdığımız bayramın aynı zamanda yılbaşı olduğunu belirterek kendi geleneklerini anlatır. 



Hatta Karahanlılar devrinde, Kaşgarlı Mahmut'un Türklerin ve Türk dilinin güzelliklerini Araplara anlatmak için yazdığı Divân-ı Lügati't-Türk'te Türklerde yıl başlangıcının Nevruz olduğunu ifade eder ve bunun çeşitli kutlamalarla yapıldığını da anlatır.
Osmanlılar da önceleri aynen 21 martta yeni yıl kutlamaları yapıyorlardı. Daha sonra 1829 tarihinden itibaren Türk Dünyası ve Hıristiyan Dünyası ile birlikte yeni yılı, 1 Ocak'ta, yılbaşı adı altında kutlamaya başladıkları da tarih kaynaklarında görülebilen bilgilerdendir ve hatta Türk Devletlerinde çeşitli tarihlerde yeni yıl kutlamaları yaptığı kanıtlarla bellidir. Osmanlılarda da yeni yıl kutlamaları gösterişli, eğlenceli olarak kutlanırmış. Bir müddet sonra kutlamalar saray dışına bile çıkmış. Halkla, köylüyle, şehirliyle birlikte yeni yılı karşılama törenleri yapılmış. Allah’a şükür etme, yeni yıl için dualar etme, bol kazanç isteme, sağlık ve ürün isteme gibi dileklerde bulunurlarmış. Birbirlerine hediyeler verir, alırlarmış. (Hediyeleşmek sünnettir.) Biraraya gelir, sofralar kurar, küslükleri barıştırır, birlikte yemekler yerlermiş.

Yani uzuuuuuuun lafın kısası, Dünya ilk yeni yıl kutlamalarını Sümerlerden öğrenmiştir. Bu kutlamalar, sofralar, birliktelikler de dünyaya Türklerden yayılmış.

Bu tatilin ve kutlamasının Hristiyanların bayram olarak kabul ettiği Noel’le alakası yoktur. Hristiyanlar arasında Noel kutlamaları Hz. İsa’nın doğum tarihi olarak kabul edilen 24-25 Aralıkta başlar ve bir hafta devam eder. Dini özellik taşır. Bizim için ise yılbaşı sadece bir takvim olayıdır, hiçbir dini özelliği yoktur. Maksat, dediğim gibi bir araya gelmek ve aynı sofrada keyifli vakit geçirmektir.
Dini zaten pek çok şeye alet etmeye kalkıyor, kendi çıkarları için kullanmaya çalışıyorlar. Bari ailemizle veya sevdiklerimizle bir araya geldiğimiz, unuttuklarımızı ve ihmal ettiklerimizi hatırladığımız, hediyeleştiğimiz, bir gönülden güzel günler dilediğimiz, keyifle vakit geçirdiğimiz bu günü de alet etmeye kalkmasınlar. Neyin ne olduğunu doğru düzgün bilelim, yalan yanlış kimseyi yanıltmayalım, başka anlamlar içine çekmeyelim.  

Şimdiden sevdiklerinizle keyifli zamanlar geçireceğiniz, dileklerinizin gerçekleşeceği, mutlu ve huzurlu bir yıl dilerim :)
Sevgilerle!

25 Aralık 2013 Çarşamba

Wish List mi yapsak kii?


Yeni yılda kendimize 'wish list' veya 'to do list' yapalım mı? Ayy 'to dooo' ne ya Türkçesi yok mu bunun?  
Dilek / istek listesi ile 'yapılacaklar listesi' olarak değiştirebiliriz isimleri, lakin öyle deyince Santa anlar mı ben orasını bilemem :) Amaç önce Santa'ya, onun aracılığı ile geyiklerle evrene havale etmek istekleri :)
Ama bu 'evrene mesaj gönderme' muhabbetinin çok mantıklı olduğunu  kanısında değilim. Tamam isteyenin bir yüzü, dilemek iyidir, amacın olsun hayatta falan ama 'bir şeyi kırk kere söylersen o olur' hikayeleri külliyen yalan. 
(Gerçi iyi ki de yalan! Düşünsene her kırk kere dediğimiz olurmuş :P )

Olaya başka açılardan bakalım, şöyle ki;
Düşünüyoruz ve evrene gönderiyoruz değil mi? Peki düşünce nedir? 
Düşünce beyindeki nöronların etkileşimiyle oluşturduğu elektrik ve kimyasal sinyallerdir...
Tamam, peki şimdi sen bir şeyi isteyince bir elektrik akımı oluşuyor da ne oluyor?.
Hiç!
İnan ki cep telefonlarımızdan çıkan sinyalin, düşünce sonucu oluşan elektromanyetik sinyalden çok daha fazla etkisi var evren üstünde, İsveçli işi gücü olmayan bilim adamları kanıtlamış, oradan biliyorum:)

Felsefik açıdan düşünürsek... Evrenin işi gücü yoktu, onyüzbinmilyar insanla uğraşmıyordu da bizim isteklerimizi mi gerçekleştirecek? Hah.. tabi!. 
Hem neden gerçekleştirsin?

Ahlaki değerlerimiz neticesi ile konuya değinirsek; Sen çalışmayacaksın, çabalamayacaksın, anca isteyeceksin, evren de sırf istedin diye verecek... Bu resmen tembelliktir. 
Ve bu ancak üst kademelerde tanığın varsa olur. Evren de anca bir bakan adı olabilir!!


Bir düşünsenize, genele bakmazsak geçen sene istediklerimizi hala istiyor muyuz?
En basitinden, dün canımın çektiği tatlıyı bugün yemek istemiyorum mesela.
Tamam elbette küçük istisnalar veya çook büyük hayaller olabilir. Örneğin 'piyango çıksın' , 'voleyi vuralım' , 'paraya tuvalet kağıdı diyelim' , 'ayakkabı kutularımız bir anda para ile dolsun' ,  'artsın, eksilmesin' gibi.. :)
Bahsettiğim bunlar değil. O olmasını yürekten istediğimiz bir takım hayalleri dileyip topu evrene paslamanın yanlışlığından söz ediyorum.
İstiyorsan çabalayacaksın arkadaş. Ha çabalamayla olan şeyler değilse akışına bırakacaksın. Salla :)
Sallayamıyorsan dert edersin, oturur senelercee beklersin sevgili evrenin dileğini duymasını :) Boş işler.

Bak Selçuk Erdem'in konu ile alakalı eğlenceli bir karikatürü var;


O benim anlatmak istediğimi fazlasıyla ifade etmiş sanırım:)
Şimdilik bu kadar.
Siz yine de 'wish list'inizi yapın. Olur ya gerçekleştiresi tutar evrenin. Bi kenarda bulunsun :)

Öperim!

Ay viş yuvıl meeri krismıııs! :)

Arada bir Ce e demezsem olmaz değil mi?
Bugün Hristiyanların merry Christmas ı, Christmas Eve'ymiş. Neyse mübarek olsun:P


2013.. 
Keyifli, güzel ve iç ummadığım şeylerin başıma geldiği bir yıldı. 
2012 yılının, özellikle sonuna doğru değişen ve beni yormaya başlayan hayatım, 2013 ün ilk günlerinde parıldamaya başladı. Ardından acelesi varmış gibi arka arkaya minik güzellikler ve sürprizler girdi hayatıma.
Ben akışına bıraktım zamanı. Sağolsun o da gürül gürül aktı.
2012nin tersine (şeytan kulağına kurşun) 2013te hiç kimse ile tartışmadım bile denebilir, bırakın kavga gürültüyü. Oysa 2012 yılının neredeyse her haftasında bir gözyaşı, bir ağlama seli, kavga, gürültü, derdini bir türlü karşı tarafa anlatamama vardı.
Kopuktum. Koşuyor ama yetişemiyordum hiçbir şeye.
2013 te sakinleşti her şey.. 
İlk günlerinde önemli kararlarla geride bıraktığım pek çok şeye rağmen, sonrasında bambaşka önemli kararlarla yanıma aldığım daha başka bir sürü şey oldu.
KAybettiklerim çok sanarken, kazandıklarım çoğaldı (çok şükür)
Hayatımda çok köklü ve önemli değişiklikler yaptığım, iyi ki de yaptığımı düşündüğüm bir yıl oldu 2013. (maşallah)


Hep derim tek sayılı yılların uğuruna inandığımı. O yüzden 2013 bitmeden cılkını çıkarmak niyetindeyim :P
Şakası bir yana 2014, bu sene gibi bereketli ve keyifli geçmezse diye korkmuyor değilim. İyi düşünelim, iyi olsun :)
2014, 2013ten bile güzel olsun (Yok artık:P)
Lütfen olsun :))
Hepimiz için!




Malum önümüz yılbaşı. Belki sevdiklerinize küçük sürprizler yapmak istersiniz diye googledan birkaç görsel buldum sizler için.















17 Aralık 2013 Salı

Balkopugu Blog'da hediye çekilişi

Bu muhteşem hediyeler için buraya bir TIK TIK :)

Dönüşüm muhteşem olsun diye!! Yılbaşı çekilişi :))

Merhaba :)
Çok şükür taşındık, yerleştik, ufak tefek zımbırtıları hallettik, kedilendik, geldik :)
Şapşal bir kedimiz var artık. Çekirdek aile olduğumuz kanaatindeyim :) Hoşgeldim:)  Ayağımın tozuyla sürpriz yapayım dedim.
Yeni yıla nasıl girersek öyle geçermiş, gerçi ben buna inanmıyorum pek. Zira geçen seneye hiç güzel girmemiştim. Yine çok şükür yanımda ailem vardı, annecim, kardeşim vardı ama neyse.
Belki tutuyordur bu totem diye ben de bu sene yeni yıla bol sürprizle, hediyeyle girin istedim ki tüm sene doymayın sürprizlere!:) Ahh keşke :)
Çok abartılacak bir şey değil ama blogumun ilk çekilişinde de olduğu gibi bu bilmem kaçıncı çekilişimde de derim ki "kitap, en güzel hediye!"


Yeni yılda, ortalığı birbirine katmış, yüreğin dibine işlemiş Ahmet Batman'ın kitabı olan Soğuk Kahve'yi okumak isterseniz, yapmanız gerekenler aslında çooook çoook kolay:)
Ne mi?

instagramda @monabeillee kullanıcısını takip edin,
@monabeillee ve #kitapcekilisi hashtagiyle bu fotoğrafı instagram profilinizde paylaşın,
Sonra da instagram hesabımdaki ilgili görselin altına 'katıldım' diye yorum bırakın.
Bu kadar :))

Ben sabırsız bir insanım. Zira sabrımın çoğunu tükettiler sevgili okuyucu. Bu sebeple öyyle uzatamam ben çekilişleri:)
Son gün: 30 Aralık olsun. Allah nasip eder ve sorun çıkmazsa da 31 Aralık sabahı açıklarım :)
Mühim not: Bu bir instagram çekilişidir, yalnızca instagram hesabı olanlar katılabilirler!
Mühim 2. not: Çekiliş amacı güden ve kişisel paylaşımda bulunmayan hesaplar çekilişe dahil edilmeyecektir.
Mühim 3. not: Paketinizde kitaptan başka küçük sürprizler de çıkarsa şaşırmayın;)

Öperim!

En dip not: Belki bu vesile ile Sevda'nın Dünyası da instagram a gelir:)))


Van'daki çocuklara da Noel Baba hediye versin mi??


Ho ho ho! 
Bu sene biz yılbaşında Noel Baba ve Noel Anne olup, Van'a hayal, umut, neşe ve sizlerden gelecek armağanları götürüyoruz. Van'da konteynerda yaşayan çocukları armağanlarınla mutlu etmeye var mısın? Lütfen siz de bize yardım edin, üşümüş birkaç minik kalbi armağanlarınızla ısıtalım..


Detaylı bilgi için lütfen bi TIK!

28 Kasım 2013 Perşembe

Kayak zamanı, Tchibo zamanıdır!

Tchibo her hafta yenilenen temaları, modayı kaliteyle bütünleştiren ürünleri ve lezzetli kahveleriyle sevdiğimiz markalardan biri.
  Bir Tchibo mağazasına girdiğinizde sizi karşılayan harika bir kahve kokusu duyuyorsunuz. Ürünlere bakmak için sabırsızlansanız bile kahve standının önünden güç bela ayrılıyor ve ürünlere doğru yöneliyorsunuz. Ürünlerin hemen hemen hepsi keyifli renklerde ve tarz ürünler. Üstelik hepsi birbirinden kaliteli ve dayanıklı. Tchibo ürünlerinin kalitesi, alanında uzman kişiler tarafından çok sıkı ve acımasız testlerden geçiyor ve sadece testi geçebilenler satışa sunuluyor.

Ve bu hafta tam biz seyahat aşıklarına göre bir tema var Tchibo’da. Kayak Keyfi&Kış Modası! Su ve kir geçirmeyen Ecorepel malzeme ürünler, çığ kazalarına karşı içerisinde yerinizi bildiren RECCO Reflektor bulunan montlar, nemi teninizden alıp dışarı ileten COOL MAX termal içlikler ve çok daha fazlası. Kayak&Snowboard kaskı ve gözlüklerinizi de aldıysanız, kayağa ve kış seyahatine hazırsınız. Ayrıca son moda kışlık kıyafetlerle de pistlerin en şık kayakçısı siz olacaksınız!



Kayak Keyfi&Kış Modası temasındaki tüm ürünler birbirinden güzel ama içlerinden seçerek birkaçına daha geniş yer verelim. Konu kayak olunca güvenlik önemli tabii. Kapitone Kayak Montu yumuşak ve sıcak tutması yanında Recco Reflektorle de güvenliğinizi sağlıyor. Güvenlik demişken, ayakkabı kar zinciri de bu temadan muhakkak edinmeniz gereken parçalardan. Spiral sistemiyle kara ve buza rahatlıkla basıyor, hem de kayıp bir yerinizi kırma tehlikesinden korunmuş oluyorsunuz. Konu seyahat olunca ayaklar daha bir önem kazanıyor tabii. Sağlıklı ayakkabılarla yollar size vız gelecek. Tchibo’nun termal botu ve termal çizmesi tam da bu bahsettiğim türden. Hem ayaklarınızı kuru ve sıcak tutuyor hem de rahat etmenizi sağlıyor. Üstelik fiyatları da dudak uçuklatmıyor. Tchibo’nun profesyonel içlikleri de kayağa gitmeden muhakkak edinmeniz gereken parçalardan. Mikro kapsül teknolojisine sahip bu içlikler, aşırı terlemeyi ve terin üzerinizde kurumasını önlüyor, size hareket özgürlüğü veriyor. Ve çocuklar! Tchibo onları da unutmamış, bu temaya tatlı mı tatlı Çocuk Kar Tulumları ve montlar eklemiş. Hepsi de hava alan, suyu ve rüzgarı geçirmeyen yapıda. Çocuklarınız bu tulum ve montlarla kar melekleri ve kar prensleri gibi görünecek!



Kayak Keyfi&Kış Modası temasında bunlardan başka birçok ürün daha bulunuyor. Daha ayrıntılı incelemek için Tchibo.com.tr’ye tıklayıp, keşfe başlayabilirsiniz. Şöyle keyifli bir alışveriş yapıp, sonrasında da kahveyle yorgunluk atmak isteyenleri, çalışanlarının yüzünden gülümseme eksik olmayan Tchibo mağazalarına davet ediyor ve ekliyorum; yeni temalardan herkesten önce haberdar olmak için Tchibo Facebook sayfasını (https://www.facebook.com/tchiboturkiye) beğenebilirsiniz. Keyifli alışverişler!

Bir boomads advertorial içeriğidir.

27 Kasım 2013 Çarşamba

Puzzle Halısı ve Bir Süre Mecburiyetten Kısa Bir Ara!

Kuzular, canlar, güzel okuyucular,
Instagram hesabımdan takip edenler ne kadar çok puzzle yaptığımı bilir :)
Gerçi bu aralar okuldu, dershaneydi, kurstu falan derken elim pek eremedi ama hayırlısıyla şu taşınma işleri bittikten sonra gözüme kestirdiğim iki puzzlea kavuşmayı umuyorum :)

Bizim evde oturma odası ve misafir / salon kavramları ayrı değil. Yani benim öyle misafire özel olarak ayırdığım, tozlanmasın, kirlenmesin diye kapalı kapılar ardında sakladığım bir salonum yok. Olmayacak da. Çünkü ben de eşim de en az misafir kadar özeliz birbirimize. Hatta bence daha çok. Sonuçta kaç günlük dünya. Tadına varamayacak, keyifle kullanamayacak, ayda bir açıp oturacak, kullanacaksak o koltukların da tabakların da bir anlamı yok bizim için.
Her anımız özel kalsın, her günümüz değerli olsun diye ayrım yapmadım, yapmam da.
Dolayısı ile ben puzzle yaparken salon sehpasının üzerini işgal ediyorum.
Hatta sırf ben rahat puzzle yapayım diye 2000lik puzzle ölçüsünü baz alarak IKEAdaki en geniş sehpayı da aldığımızı eklemeliyim. Ee hal böyle olunca misafir geldiğinde salonun ortasında koca bir puzzle keşmekeşi bulunuyor ve çay fincanını koymaya yer bulunmuyor.

Bu puzzle halılarını duydum, az biraz da inceledim. Sözde puzzleınızı bu halı üzerinde yapmaya başlıyor, sonra yapmayacağınız zaman veya bir yere götürmek istediğinizde rulo yapıp kaldırabiliyormuşsunuz. Puzzle ne bozuluyormuş, ne de zarar görüyormuş. Doğru mu efendim?
Kullanan, bilen, tecrübe eden varsa görüş ve düşüncelerini ivedilikle almak isterim :)


Bir de yukarıda da bahsettiğim üzere kısmetse önümüzdeki hafta taşınacağız başka bir eve. Hazırlıklar %89 tamam ama çilesi henüz başlamadı. Bir de elektrik, doğal gaz, su açma vesaire dertleri de var malum. Bu sebepten mütevellit caanım Türk Telekom bizim bağlantımızı ne vakit nakleder, internetimiz ne zaman açılır bilemiyorum.
Yani kısaca sesim soluğum çıkmazsa öldüm diye sevinmeyin :P Gerçi instagram ve twitterda kopacağımı sanmam ama olsun, haber vereyim şimdiden.

Rica ediyorum kolaylıklar dileyiniz :) Soğuk havaların tam bastıracağı günlerde kamyoncuyla, temizlikçiyle, yöneticiyle ve aboneliklerle uğraşmanın ne kadar zor olduğunu, eğilip kalkmaktan, aman kırılmasın diye birtakım kolileri kendim taşımaya kalkmaktan belimin ve vücudumun ne hale geleceğini birkaç ay evvelden biliyorum az çok :)
Ne çektim bee! Bir yılda 3. taşınmam olacak bu!

Sevgilerle :))

26 Kasım 2013 Salı

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.


Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;
http://hurriyetbenim.hurriyet.com.tr/video.aspx?k=XRJQU5T2Q5E

Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Kasım 2013 Cuma

Eğlenceli Mim :)

Canım arkadaşım Sevda'nın Dünyası beni mimlemiş. Aaah mim yapmayalı uzun zaman olmuştu. Bu mim iyi geldi :) Çok teşekkür ederim mim için canım benim :)


Haydi başlayalım...



Hayatınızda mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?
Sevda bu soruya cevaben doğumu olduğunu söylemiş.
Aslında benim de öyle.  
Annemin hamileliğinde yaşamış olduğu pek çok olumsuzluğa rağmen, inatla doğmuşum. 
Ama sadece bu değil.
Çektiğim fotoğrafları beğenen yengem hamileyken, doğumuna girip fotoğraf çekmem için ısrar etmişti.
Çektim ama o doğum anı, o anı yaşamak, görmek.. benim için mucize. Yaradan neler yaratıyor. Kadınları nelere dirayetli yaratıyor.
Ne büyük bir mucizenin eseriyiz aslında! Farkında bile değiliz!



Almayı düşünüp de almadığınız ne var?
Ohoooo çok var. Ama çok şükür Allah'a, açta açıkta değiliz. Sadece ekstra istekler bunlar :)
Yok yok ben de Sevda gibi bi wishlist hazırlayayım kendime :)
Ne olmuş yani, isteyenin bir yüzü :P




Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Maalesef.. Renk uyumuna aşırı takıntılıyım. Giydiğim ayakkabı ile kullandığım çanta, gömleğiydi, eteğiydi, olmadı pantolonuydu, tarzı, rengi, stili hep bir uyum içinde olmalı diye kendimi kasıyorum. Sonra bir bakıyorum içim sıkılmış, dolabın karşısında saatlerimi harcamışım. Peeeh.. Gerek yok böyle streslere desem de renk uyumuna çok takıntılıyım :/



Nefret ettiğiniz huylar veya insanlar?
Gürültücü, ukala, yalancı, tutamadığı vaatleri veren, iktidardakilere yalakalık yapacağım diye gittikçe karaktersizleşen, akılsızlaşan insanlar, abuk sabuk konuşanlar, yalayacağım diye batıranlar, ahh... çok dertliymişim beee. Ne çekmişim bee! :P



Sizi en net tanımlayan kelime?
Kocama sordum 'pratik zeka' dedi :)
Kalpler kalpleeer 
Hmmf bana sorarsan sulugözlü, pozitif, geveze desek? Üç kelime oldu da çaktırmayın :)



Hayata yeniden gelme şansınız olsa nerede doğmak isterdiniz?
Paris'te!
hadi olmadı Kos adası :)
ne alakaysa :)) Yok yaa Paris iyidir. Candır. Kalptir



Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?
Kitap okur? :)
Hava iyiyse dışarı çıkar. Önce bir yürüyüş ardından çantadan çıkarılan fotoğraf makinesiyle durmadan deklanşöre basar. Tabi havadan ziyade mekanın da güzel olması gerek. 




Nikah masasında, evleneceğiniz kişiden ''HAYIR'' cevabını alsanız ne yapardınız?
Obaaa soruya gel. Bilmem, dur bakiiim...
Ağzının ortasına çakardım bir tane herhalde. Ya da ne çakacağım ya, zaten 'hayır' diyebilme ihtimali olan bir adamla oturmazdım ki. Oturmadım da zaten. Şööyle bağıra bağıra 'evet!' diyen bir kocam var :)
Çok şükür 



İnsan kaderini mi yaşar, kaderini mi yazar?
Hmm.. Ne demişler 'Olduğu kadar, olmadığı kader' :)
Tabi öyle değil tam olarak ama bence bizim zaten halihazırda çizilmiş bir kaderimiz mevcut lakin  biz karşımıza çıkan yollarla onu bir şekilde şekillendiriyoruz. 


Aklına gelen ilk ingilizce kelime?
Yes.

:P




İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Aa neydi?.. 'witch'li bir şeydi. Cadı diyorlardı bana ortaokulda ve lisede. Ben artık o dönem ne uydurduğumu hatırlayamıyorum ama içinde 'witch' kelimesi olduğuna eminim. Cool olacağız ya sözde Türkçe falan olmayacak nickname. 'Baak ben ingilizce biliyom, kuuulum' diye ingilizce olurdu her rumuzumuz :)
purple_witch miydi pink_witch miydi, neydi bir şeydi :)



Şimdi de sıra mimi başkalarına paslamaya geldi.. Hmmm o zaman ben kişisel olarak tek tek mimlemiyorum ama okurlar arasında bu mimi yapmak isteyen olursa ben keyifle okumaya hazırım :) Haberiniz olsun :)
Buraya dek sabırla okuduğunuz için teşekkür eder, yayında ve yapımda emeği geçen herkes adına sevgilerimi sunarım efeniiim :*

12 Kasım 2013 Salı

Kitapagaci ile Tüyap'ta buluştuk :)


Merhaba :)


Instagram ve/veya twitterdan beni takip ediyorsanız çok güzel bir gruba dahil olduğumun farkındasınızdır :) #kitapagaci grubu olarak Türkiye'nin dört bir yanından büyük bir katılımla birlikte kitap okuyor, her hafta film izliyoruz. 18 Eylülde kurulan grubumuz bu kadarcık zamanda 1500 den fazla kişiye ulaştı ve büyüdü. Büyümeye de devam edeceğe benziyor :)


Bu ay oylama ile seçilen üçüncü kitabımız Harper Lee 'nin Bülbülü Öldürmek" isimli romanıydı. Dün başladık. Ben bir solukta bitirdim :)

İşte bu güzel grupla 9 Kasım Cumartesi günü İstanbul Tüyap Kitap Fuarı'nda buluştuk:)
Daha önceki buluşmalarına katılamamış olsam da uzun ve çetrefilli bir yolculuk sonunda oraya ulaştım  :)
Instagram ve twitterdan sürekli iletişim halinde olundu ve fuarda hep beraber muhteşem vakit geçirdik. Sürekli paylaşımlar devam ederken bir yandan da sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi sarıldık, sohbetlere daldık. Kaç kere poz verip fotoğraflar çektirdik ve bu anları ölümsüzleştirmeye gayret ettik hatırlamıyorum :) 

Bir bir hafta öncesinden İremimle gidip stantları talan ettiğimizden oradaki arkadaşlarla daha çok vakit geçirme fırsatı bulduk ve bu duruma çok sevindik. Çünkü tıklım tıkıştı. Cumartesi olması ve bir de birkaç okulun çocuk gruplarını getirmesi sebebiyle iğne atsan yere düşmezdi. Nitekim o karışıklık ve kalabalıkta birkaç zayi de mevcut maalesef: ( Ne diyelim cana geleceğine mala geldi. Her neyse kitapağacı ailesinden arkadaşlarımız stantları gezerken bir yandan da sohbet ettik. Hamide ve düs_kızı ile nihayet buluştuk ve sanki hep görüşüyormuşuz gibi bolca eğlendik :) 
Kısa ama harika zamanlar geçirdim. Uzaktan gelmem sebebiyle arkadaşlarımla üzülerek erken vedalaştım ve dönüş çilem baladı. Ama daha bitmedi. Sırada İstanbul'da diğer buluşma ve Ankara buluşmaları var :)
Bizim erken ayrılmış olmamıza rağmen kalan dostlar akşam Karaköy Odessa Restorant'ta yemek yediler ve Instagram hesaplarından bildirimler yapmaya, fotoğraflar paylaşmaya devam ettiler. Tabi biz otobüs içinde trafiğe sıkışmış vaziyette orada olamadığımızdan dertlendik ama gündüz geçirdiğimiz harika zamanların tadı damağımızda yer etti :) 
Bu aileye dahil olduğumdan çok memnunum. Hepsini ayrı ayrı çok sevdim :)
Bundan sonra inşallah daha çok görüşürüz ve daha sıkı bir irtibatımız olur. Çok keyifli zamanlar geçirdim sizlerle :) 








Barbaros Şansal ile karşılaştık :)

Hamide ve düş_kızı ile muhteşem buluşmamız :)











Teşekkürler kitap ağacı grubu, çok keyifli bir buluşmaydı :)


ve dönüş çilesi :)


Bir de çok güzel bir çekiliş haberi var;

http://sevdanindunyasi.blogspot.com/2013/11/durancedan-1-kisiye-gul-kokulu.html?m=1


Sevgilerle!