Nil Karaibrahimgil yazmış Hürriyet'te.
Okudum, okudukça ısındım. Sizlerle de paylaşmalıyım dedim :)
"Sırf sen sevdin diye..
Birini seviyorsun, gökyüzünde bir homurdanma başlıyor. Bulutlar birbirine çarpıyor ya da her ne oluyorsa işte, yağmur başlıyor.
Az biraz daha seviyorsun ve baharı geliyor. Rüzgar bir postacı gibi, müjdeler üstüne müjdeler taşıyor ona. Renkleniyor yaprakları. Sanki boş bir boyama kitabı sayfasıymış gibi, bir çocuk delicesine dolduruyor içini. Hem de taşıra taşıra çizgilerini.
Gün geliyor kuru dallarını uzatıyor sana, yakıp ısınıyorsun. Gün geliyor gövdesine sarılınca, insanlığa dair çok eski hikayeler anlatan ulu çınarlar gibi dertleşiyor seninle.
Yazının kaynağı burada.
Birini seviyorsun, gökyüzünde bir homurdanma başlıyor. Bulutlar birbirine çarpıyor ya da her ne oluyorsa işte, yağmur başlıyor.
Kimi seviyorsan onun olduğu toprağa düşüyor bu yağmur. Onun çoraklığına yağıyor. Bir kıpırdanma başlıyor toprağında belli belirsiz. Ancak hızlı çekimde görülebilecek bir kıpırdanma bu.
Bir tür kalp atışı gibi, bir şey atmaya başlıyor yeryüzüne doğru. Sanki içeride bir yumruk varmış da, dışarı çıkacakmış gibi. Doğum öncesi bir tekme gibi.
Anladın işte, daha önce gömülü bir şey, inatla güneşe çıkmak istiyor. Kimsenin durduramayacağı bir şey. Küçücük, kaskatı renksiz bir tohum, sırf sen onu sevdin diye, yağmuruyla buluşuyor.
Biraz daha seviyorsun, toprağı delip bir fidan gibi taşıyor dışarı. İnan o da kendinden habersiz. Bilmiyor henüz meşe mi, kayısı mı, manolya mı. Bilmiyor kokusunu yaprağının. Bilmiyor rengini çiçeğinin. Ve tabii bilmiyor tadını meyvesinin.
Sadece gökyüzüne uzatıp kollarını, bir kutlama yaşıyor kendince. Güneşe çıkmayı kutluyor. Birisinin onu sevmesinin cesaretiyle, kendini gösteriyor işte.
“Niye saklanayım ki” diyor, “birisi beni seviyorsa, sevilecek bir şeyim. Her neysem.”
Az biraz daha seviyorsun ve baharı geliyor. Rüzgar bir postacı gibi, müjdeler üstüne müjdeler taşıyor ona. Renkleniyor yaprakları. Sanki boş bir boyama kitabı sayfasıymış gibi, bir çocuk delicesine dolduruyor içini. Hem de taşıra taşıra çizgilerini.
Kollarındaki, karnındaki renklere aklı duruyor. Yumruğunu sıkıp, fışkırtıyor dallarından çiçekleri, meyveleri. Güneşle yağmurun kızı, gökkuşağı bile kıskanıyor onun bu halini. Nasıl da karıştırmış diyor, benim üst üste dizdiğimi.
Elinde değil biraz daha seviyorsun, git gide sevilesi bu şeyi. Kendini de seviyorsun hatta, böyle bir şeyi saklı bir tohumken sevebildiğin için.
Sen sevdikçe, o artık hiç korkmaz oluyor mevsimlerden. Ne sonbaharda sarardığına utanıyor, ne kışın çırılçıplak kaldığına. O kökün onda olduğuna güveniyor artık. Karların eriyeceğini, rüzgarların dineceğini daha doğmadan bilen kuşlar gibi selamlıyor geleni. Uğurluyor gideni.
O büyüdükçe büyüyor. Sen sevdikçe seviyorsun. Herkes merak ediyor, bu hızla nereye gidiyorsunuz? İçlerinden diyorlar ki, “Daha ne kadar sevebileceğinizi zannediyorsunuz?!” Bu soruları siz hiç duymuyorsunuz oysa ki, rüzgar başka yere taşıyor o sesleri.
Senin sevginle yeşertip kocaman yaptığın o insan, gün geliyor gölgesiyle senin kusurlarını örtüyor.
Gün geliyor ulu gövdesinin en tepesinden aldığı gökyüzü havadisleriyle, seni koruyor fırtınalardan.
Gün geliyor, “Gel tırman gövdeme de, kendinin ne kadar küçük olduğunu gör” diye pansuman yapıyor acılarını önemseyen ruhuna.
Gün geliyor kuru dallarını uzatıyor sana, yakıp ısınıyorsun. Gün geliyor gövdesine sarılınca, insanlığa dair çok eski hikayeler anlatan ulu çınarlar gibi dertleşiyor seninle.
Sırf sen onu sevdin diye, bunca şeye sebebiyet veriyorsun... "
Ne güzel yazmış değil mi Nil Karaibrahimgil?
Ağzı aşkın acısından defalarca yanmış biri olarak, üflesem de tatmaya korkan biri haline dönüşmeye başladığım tam şu günlerde bu yazı ısıttı içimi. Sakinleştim.
Sonu kötü biten romanlar var diye kitap okumayı bırakacak değilim elbette. Ara verdim okumaya, kabul, ama kitap okumak güzeldir ;) tıpkı aşk gibi.
Güzel şey be sevmek, sevilmek, değer vermek, sarılmak... Hayatı yaşanır kılıyor.
Güzel şey be sevmek, sevilmek, değer vermek, sarılmak... Hayatı yaşanır kılıyor.
Aşka sahip, doya doya yaşayabilen tüm arkadaşlarım... çok şanslısınız.
Allah üzmesin, şaşırtmasın, yormasın, yalanlarla kirletmesin sevginizi.
Sabah sabah nereden çıktı diye sormayın. Blog yazmanın, kalbe dokunmanın, aşktan bahsetmenin zamanı mı olur?:)
Pamuk şeker güzelliğinde bir gün dilerim hepiciğinize! :)
Sevgilerle!
Yazının kaynağı burada.
Nil'i gectim sen cok güzel dile getirmi$$in icindekileri. Öpüyorum canim benim. Tabi ki vazgecmeyeceksin asktan. Gün gelecek ve senin sevgine laik birisi cikacak karsina, buna tüm kalbimle inaniyorum.
YanıtlaSilCanım ben çok özledim seni ^-^
YanıtlaSilvalla seninle aynı durumda olduğun için çok çok iyi anlıyorum seni. biz de iyileşeceğiz elbet yaralarımızı sardıktan sonra elbet biz de seveceğiz sevileceğiz bebişim...
YanıtlaSil