27 Aralık 2012 Perşembe

2013 yılının son yazısı..

Evet.
Bu bu sene yazacağımı düşündüğüm son yazı olacak.
Falımda yollar göründü.




Ayrılıklar, gözyaşları, tartışmalar, karanlık, göz, nazar ve bilumum sıkıntı ile birlikte 
güzel şeyler, küçük haberler, kavuşmalar, buluşmalar ve tatlı sohbetler de çıktı :)
Hayırlısı bakalım.

Rabbim herkesin gönlünden geçen dilekleri hayırlıysa, hayırlısıyla versin inşallah.

Önümüzdeki günlerde pek buralarda olamayacağım ama size bir sürü anı ve yazılacak şey biriktirip bomba gibi dönmeyi istiyorum inşallah!
2013 güzel olsun lütfen!

Bu arada dualarınıza da ufaktan ihtiyacım var. Zira içinde bulunduğum sıkıntılı süreç, ki bazılarınız bunu az çok biliyor, önümüzdeki günlerde bana daha çok sıkıntı yaratacak gibi gözükse de, Rabbim dağına göre kar verirmiş diyerek teselli buluyor ve sabır, metanet diliyorum. 
Ne demişler altından kalkamayacağı bir yükü Allah insana yüklemezmiş. İnşallah!

Burada 2013 dileklerimi yazmıştım hatırlarsanız. Bu dileklerden en önemlisi;
'Artık daha güçlü, daha kararlı, daha sağlıklı, daha mutlu ve daha sakin bir Melis olsun bu yıl:) İnşallah! :))'  tı.
Ve inşallah da olur bir an önce.

Görüşemezsek şimdiden hepinize baldan tatlı bir yıl diler, gözlerinizden sevgiyle öperim!
Üşütmeyin, hasta olmayın sakın! Faranjitle başım dertte bu aralar :(
Tek derdimiz öksürük olsun ama değil mi?
Neyse çok uzatmadan kaçıyorum ben!
Kendinize çok dikkat edin kuzucuklar!
Özlerseniz twitterda olacağım sık sık, özleyin zaten ;) Ben özlerim!

(not: gittiğim yerlerde görüşmek isteyen blogger kuzular olursa bana twitterdan ulaşabilir, nerelerde olduğumu veya yolumun nerelere düşeceğini yine twitterdan takip edebilirsiniz ;) benden söylemesi:) )

Öperim!



Happy New Year!

glückliches neues Jahr !

Buon anno !

Bonne Année !

明けましておめでとうございます :)


Beni özleyin tamam mııııııııııııııııı?
:)
Sevgilerle!


son not:



.



26 Aralık 2012 Çarşamba

2013'ten isteklerim! Mim!

Sevgili Ahu beni mimlemiş:)
Teşekkür ederim kendisine buradan :)
Herkeste olduğu gibi bende de bir heyecan yaratıyor yeni yıl. Sanki yeni bir başlangıç yapabilmek için önümüze yeni bir sayfa açılıyor hissine kapılıyorum. Eskiden bu kadar önemsemezdim ama geçen her yıl ile birlikte, yeni yılın ilk zamanlarında gerçekleşen değişiklikler o senenin nasıl geçeceğine dair ön bilgilendirme yapmaya başladı son yıllarda. Tanrım ne karışık bir cümle oldu :)
Ama öyle. Umutla başladığımız bir yılda ayrılıklar ve ya kötü başladığımız yılda güzel başlangıçlar gerçekleşebiliyor. Hep demişimdir ben aslında çift sayılı yıllar bana göre değil bebeğim diye. Hayatımdaki güzel şeyler hep tek sayılı yıllarda oldu. Umudum 2013 de, o güzel şeylerin olduğu tek sayılı yıllardan biri olsun ve süppper ötesi olsun inşallah!
Gergin, huzursuz, stresli geçen bir 2012'den sonra artık güzel şeylerin olma zamanı da geldi zaten! Lütfen sevgili evren!





İşte benim 2013'ten dilediklerim,



1 ♦ Öncelikle SAĞLIK!

Çünkü hakikaten çok önemli. 2012 benim için hastalık yılı olarak geçti de diyebilirim. Strese bağlı ne kadar hastalık varsa koşa koşa gelip beni buldular. Bunlardan biri de Meniere. İnşallah yeni yıl sevdiklerime, çevremdekilere ve bana sağlık dolu gelir ve bu sene kimsenin acısını yaşatmaz inşallah bize.

2 ♦ İkinci isteğim; HUZUR!
Evet uzun zamandır eksikliğini derinden hissettim. Bununla ilgili de huzurumu kaçıran veya huzursuzluğuma sebep olanları bir bir hayatımdan çıkartmaya başladım. Ve bu yolda da kararlı bir şekilde devam edeceğim. Huzurumu kaçıranlara duyurulur!
Bu sene aşırı aşırı huzurlu ve keyifli geçsin inşallah!

3 ♦ İŞ. 
Gerçi işimde garipliklere rağmen huzurluyum. Huzuru kaçırmamayı öğrendiğimden ve deveyi gütmeye başladığımdan beri sorun yaşamadım çok şükür ama kendi işimi, hayallerimdeki işi, hiç değilse hayallerimdekine yakın bir mesleği yapmak istiyorum artık.
Bununla da ilgili çalışmalara başladım. İnşallah Eylül ayı gibi de başarıya ulaşabilmeyi umut ediyorum. 
Çok çalışmam lazım çoooooooook!!!!!!

4 ♦ Etrafımdaki bütün yalancılardan, sevdiğini söyleyip ardımdan vuranlardan, iki yüzlülerden ve sahtekarlardan kurtulmayı diliyorum!

5 ♦ KENDİ hayatımı kurmak için gereken adımları atabilmeyi ve hatta ileri gidiyorum, KENDİ evime yerleşmeyi diliyorum !

6 ♦ Şehir değişikliği istiyorum. Evet yaşadığım yeri seviyorum ama istediğim imkanlar burada yok maalesef.

7 ♦ İstediğim her kitabı ve dünya üzerindeki tüm Hello Kitty'li ürünleri alacak kadar imkanım olsun istiyorum. Deli miyim? Evet  :))

8 ♦ Yurt içinde gitmek istediğim birkaç seyahat planım var. Bu sene bunları gerçekleştirebilmek, güzel insanları görebilmek ve görmek istediğim yerleri gidebilmek istiyorum!   

(birkaç tanesi gerçekleştirildi. İnşallah diğer istediğim seyahatleri de gerçekleştirebilirim tez vakitte,hayırlısıyla:) )

9 ♦ Yurtdışı seyahati yapmak ve görmek istediğim en azından birkaç yeri görebilmek, bol bol fotoğraflamak, sokaklarında yürümek, yağmurlarında ıslanmak istiyorum!

10 ♦ Okumadığım ve okumak istediğim tüm kitapları bitirmek istiyorum.

11 ♦ 2013 çoğu güzel şeyin başlangıcı olsun, bittiğinde 'hakkaten süper bir yıldı, ne günlerdi beee!' demek istiyorum :)

12 ♦ Aklımla ve mantığımla doğru kararlar verebilmek, verdiğim ve hayata geçirdiğim kararlardan pişmanlık duymamak istiyorum.

13 ♦ Çok uzuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuuun yolculuklara çıkmak, saatlerce araba kullanmak, trenle seyahat etmek, uçağa binmek, yepyeni lezzetler tatmak, süper tecrübeler ve anılar biriktirmek, milyonnlarca fotoğraf çekmek, yol yorgunu hatta mümkünse jet-lag olmak istiyorum :)
(henüz bahsettiğim kadar uzuuuuuun seyahatlare çıkamadım,hatta jetlag bile olmadım ama 6 dk trene bindim, bol bol da metroya. Saatlerce araba kullandım ve 2 tane muhteşem trafik cezam var, hem de hızdan! :( vatana millete hayırlı olsun:(( )

14 ♦ Annemin bir arabası olsun istiyorum, hayırlısıyla ;)

15 ♦ Sonra da benim bir arabam olsun :)

16 ♦ Üzerimde nazar boncuğu taşımak zorunda kalacak kadar mutlu olmak istiyorum artık! Doğru insanlarla!
(Çok şükür!)

17 ♦ Bloguma daha çok vakit ayırmak, çok daha güzel yazılar yazabilmek, güzel başarılar kazanmak ve yeni deneyimler edinmek istiyorum :)

18 ♦ Bir de PİSİCİK istiyorum     >^.^<     Evet! hem de çok! (gerçi 14 tane sokak pisiciğim var halihazırda ama bir tane 'benim' olsun, akşamları film izlerken kucağıma yatsın, mırrrklasın, gıdısını kaşıtsın istiyorum :)
(hiç ummadığımız anda Pino geldi ve hayatımızın tam ortasına yerleşti :))

19 ♦ Yıllardır alamadığım diplomamı artık okulumdan almak istiyorum :) 
(Diplomamı aldıııııııııııııııım :)

20 ♦ bir dileğim daha var. Ama onu yazmayacağım buraya. İçimde, bana kalsın. Şayet gerçekleşirse de zaten ilan edeceğim herkese :)


Bu kadar!
Çok da fazla değil, di mi?:P
Değil aslında. Koskocaaaaaaa 365 gün var bu dilekleri gerçekleştirebilmek için. Rabbim yar ve yardımcımız olursa, hayırlısıyla her şey olsun inşallah :))

Allah sizlerinde dualarınızı 'hayırlıysa' kabul etsin. Hayırlıysa diyorum çünkü ne dualar ettim, olmadı diye dertlendim,ağladım. Şimdi ise şükrediyorum iyi ki olmamış o dua ettiklerim diye! 

Artık daha güçlü, daha kararlı, daha sağlıklı, daha mutlu ve daha sakin bir Melis olsun bu yıl:) İnşallah! :))

Mimlediklerim mi?*
Sanırım tek yapmayan ben kaldım bu mimi. Ama aranızda yapmayan varsa mimledim sizi, haberiniz olsun :)




Varsa bi AMİN, Allah kabul etsin desenize be hayrına! :)
Teşekkür ederim!

Sevgilerle!

son not: gerçekleştikçe pembe renk ile işaret koyacağım yanlarına, inşallah! :)

25 Aralık 2012 Salı

Ekonomiye Kadın Gücü

Ekonomiye Kadın Gücü projesi, dar gelirli kadınların ekonomik üretime katılımını teşvik etmek, sosyal ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla, kadınların gelir getirici bir işe başlamasına veya işini büyütmesine destek olmayı hedefliyor.

Bu hedefin gerçekleşmesinde, küçük bir sermaye desteği ile dar gelirli kadınların ekonomik üretime başlamasına imkan tanıyan Mikrokredi Sistemi temel alınıyor. Mikrokredi, dünyada ilk olarak 1973 yılında Nobel Barış Ödülü sahibi Prof. Muhammed Yunus öncülüğünde yoksulluğun çok yoğun bir şekilde yaşandığı Bangladeş'te "Grameen Bank" altında faaliyetlere başladı. Prof. Muhammed Yunus, bu uygulamayı ilk olarak genç bir kadına bambu sepeti yapması için 6 $ kredi vererek başlattı.

Küçük sermayelerle değişen hayatlar

Türkiye'de 2003 yılında Prof. Muhammed Yunus'un girişimleriyle Grameen Trust ve Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) tarafından ortaklaşa başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı pekçok dar gelirli kadının işe başlaması için cansuyu/başlangıç kredisi sağlayarak, teminat ve kefalet gerektirmeden finansman erişimi kısıtını ortadan kaldırarak onbinlerce kadının hayallerini gerçekleştirmesine destek oluyor.

Yoksullukla Mücadelede Yenilikçi Yöntem: Sosyal Finansman

Türkiye'de her 5 kadından biri yoksulluk sınırında olup kendi potansiyelini gerçekleştirmeyi, ailesine ve toplumsal üretime katkıda bulunmayı bekliyor. Türkiye Grameen Mikrofinans Programı'nın yaygınlaştırılması amacıyla, TİSVA ve Turkcell işbirliğinde hayata geçen Ekonomiye Kadın Gücü, Türkiye’de ilk defa sosyal borçlanma modelinin hayata geçirilerek kadınların gelir getirici işler yapması için küçük sermaye desteği sağlayan Mikrokredi Sistemi’ne yeni kaynak oluşturulmasını hedefliyor.

Sosyal inovasyon niteliği taşıyan bu yenilikçi model sayesinde sayesinde artık dileyen herkes dar gelirli kadınlara borç verebilecek, bağış yapabilecek, dar gelirli kadınların hayallerine kavuşmasına bireysel olarak destek verebilecek .Çünkü, Kadına Destek, Topluma Destektir.
Ekonomiye Kadın Gücü projesi ile kadınlarımız daha çok üreterek ekonomiye katılacak,
hayallerini büyütecek, ailelerine ve geleceğe yatırım yapacak, Türkiye kazanacak.

ekonomiyekadiningucu

  Bir bumads advertorial içeriğidir.

bi' tane daha şarkı.


20 Aralık 2012 Perşembe

Penti’yle yılbaşının rengi: “Always Black!”


  
Penti yılbaşı gecesinin kodunu belirliyor, gecenin rengi siyah… Her zamankinden daha göz alıcı, daha iddialı ve zarif bir görünüme sahip olmak isteyen kadınlar, Penti’nin “Always Black” koleksiyonuyla farklılaşıyor.   Always Black”   adından da anlaşılacağı gibi siyaha tutkun ama farklı olmayı sevenler için, bakanı bir daha baktırtacak bir koleksiyon.
“Karen”, “Lucy”, “Hillary File” bu serinin çoraplarından.

                           

“Karen” modeli, dizüstünde başlayan geniş filesiyle çorapta adeta bir jartiyer etkisi yaratıyor ve siyah rengiyle de baştan çıkarıyor. 

Uzun bir çizme gibi görünen “Lucy”, alışık olunmayan bir görünüm sağlıyor. 


“Hillary file” ise, çorabın ön yüzüne gelen incecik filesi ve arka kısımdaki opak çorap kısmıyla bacakları sarıyor.

Daha ince görünmek isteyenlere….

Kadınların formda görünmesini sağlayan “Pentimizer” serisinde artık sadece düz modeller değil, desenli modellerde dikkat çekiyor. Desenli modellerden  “Stil“ ,“Clara“  karın düzleştirirken basen inceltiyor.  Seride yer alan Clara ve Stil  peplum bir etek ve ince topuklu bir stiletto ile birleşerek kıyafetin ve gösterişin tamamlayıcısı oluyor.


Penti yılbaşında şıklığı, zarafeti ve görünümüyle göz doldurmak isteyen kadınları mağazalarına bekliyor.

 Penti’den en güzel yılbaşı hediyeleri...

Yılbaşında sevdikleriniz için aradığınız hediyeleri Penti’de bulabilirsiniz.
 Yılbaşına özel tasarlanmış ev giyimi ve iç çamaşırları, patik ve aksesuarlar  hepsi Penti’de….

Sevgilerle! :)






17 Aralık 2012 Pazartesi

10 Aralık 2012 Pazartesi

Hürriyet E-Alışveriş Festivali Başladı!

Yılbaşı telaşı adım adım yaklaşıyor. Hem yılın son gecesine hazırlanmak, hem de sevdiklerinize hediye almak zamanı. Yılbaşı öncesi özel alışveriş siteleri ve online pazarlarda ne var ne yok, burada bulabilirsiniz.

Aralıkta al nisan ayında öde

Sanalpazar.com’da yılbaşı alışverişi için inanılmaz fırsatlar sizleri bekliyor. Yapılan alışverişlerin ödemeleri Nisan 2013’te başlıyor ve üstelik hemen hemen bütün kredi kartlarına peşin fiyatına vade farksız 12 aya varan taksit seçenekleri bulunuyor.

Sanalpazar.com’da 5 binden fazla dükkan ve bu dükkanlarda bir milyondan fazla ürün bulunuyor. Yılbaşı hediyesi seçerken hem çeşitlilik hem de değişiklik arıyorsanız, sanalpazar.com tam size göre. Pırlantadan, iç çamaşırına, beyaz eşyadan kurutulmuş gül yaprağına kadar bin bir çeşitte her keseye ve herkese uygun seçenekler var.

Yılbaşı hediyesini almak son ana kalsa da korkmayın, satıcıların ‘Hızlı Kargo’ ibareli ürünleri 24 saat içinde kargoya veriliyor. Sanalpazar.com’un Yurtiçi Kargo ile işbirliği sayesinde, kargo ücretleri de ekonomik.

Üstelik, geleneksel pazarlardaki gibi, satıcılarla pazarlık edilebiliyor, chat sistemi sayesinde ürünler hakkında sorular sorulabiliyor ve anında cevap alınabiliyor.

CepBekçisi sistemi

Satın alınan ürün alıcıya ulaştıktan sonra, incelenebiliyor ve satıcının parası, alıcının onayından sonra ödeniyor. Bu sisteme de ‘CepBekçisi’ deniyor. Alışverişlerden sonra müşteriler satıcılarına ve aldıkları ürüne yorum yapıp puan verebiliyor. Bu yorum ve puanlara bakarak hem en uygun ürünler hem de müşterilerini mutlu eden satıcılar seçilebiliyor.

Her gün 1 TL’den başlayan açık artırmalarla son model akıllı telefonlar, tablet bilgisayarlar, dijital fotoğraf makineleri, televizyonlar çok daha uygun fiyata alınabiliyor.
Herkes bilir, pazarlarda akşamları fiyatlar düşer, buna da ‘akşam pazarı’ denir. Sanalpazar.com’da da böyle bir bölüm var ve adı ‘ucuza gidiyor.’ Satıcılar burada ürünlerini yüzde 50’ye varan indirimlerle satıyor.

Kredi kartı kullanmak istemeyenler de düşünülmüş. Havale/EFT ve Posta Çeki ile de ödeme yapılabiliyor.

Günümüzde belki her işletme e-ticaret yapmak istiyor ama bu her zaman çok kolay olmayabiliyor. Sanalpazar.com’da satıcı olmak da çok kolay! Dükkan açmak, ürünleri satışa sunmak tamamen ücretsiz. Satıcılar müşterilerine sanalpazar.com’un tüm ödeme seçeneklerini sunabiliyorlar, taksitle satış yaparken de paralarını peşin alıyorlar.

Alışverişin tadını çıkarın

Yılbaşı alışverişi ayrı bir keyif! Herkes sevdiklerine bir şeyler alacak. Birçok kişi de, mağaza mağaza gezmek yerine interneti tercih edecek. Sanalpazar.com da, günlük yüz binlerce ziyaretçisi ile önde gelen e-ticaret sitelerinden biri. Satıcılar bu pazarda yerini almalı, alıcılar da mutlaka bu pazara göz atmalı.
Sanalpazar.com’da ister alın ister satın, yılbaşı alışverişinin tadını çıkarın.

Sanalpazar

  Bir bumads advertorial içeriğidir.

3 Aralık 2012 Pazartesi

Kozmetik ve Yoganın Buluşmasından Doğan Etki Sizi Şaşırtacak

AVON ANEW ile A-F33 molekülünün mucizesini, yoganın gençleştirici etkisiyle yaşayın


20 yıldır kadınlara her yaşta genç görünmeleri için ihtiyaç duydukları tüm yaşlanma karşıtı cilt bakım ürünlerini sunan AVON ANEW Serisi her zaman en yeniyi ve farklı olanı sunmayı başarıyor. Serinin yeni ürününü bekleyenler sadece kozmetik bir krem ile karşılaşacaklarını düşünerek yanıldılar. Çünkü AVON ANEW yeni ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Serisi ile onlara son yılların ve yakın geleceğin çığır açan yeniliğini sundu:  A-F33 molekülü...

Mucizeyi yüzünüzde hissedin

Hangi kadın daha genç ve güzel görünmek istemez? Her kadının bu konuda sonsuz bir arayış içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde. Bu arayışa kozmetik sektörü yoğun Ar-Ge çalışmaları ile her geçen gün daha etkili ve başarılı ürünler sunarak yanıt veriyor.  A-F33 molekülü bu çalışmaların yarattığı devrimlerden biri. Cilt bakımında son 20 yılın en önemli buluşu olarak kabul edilen AMINO-FILL 33 molekülünün kozmetik sektörünün yakın tarihine yön vermesi bekleniyor.



AVON’un dünyaca ünlü cilt bakım araştırma firması NeoStrata ile geliştirdiği A-F33 içeren seri, ciltteki kolajeni aktive etmeye yardımcı oluyor. Kırışıklık görünümüne çok kısa sürede ve belirgin bir şekilde etki ediyor. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri, cilt bakımında devrim yaratan A-F33 (Aminofill-33) molekülünü içeren ilk seri olma özelliği taşıyor. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri kullananların yüzde 100’ü kırışıklık* ve kazayağı** görünümünde düzgünleşme gözlemledi.

“Losyon” ve “Göz Çevresi Bakım Losyonu” olmak üzere iki ürününün bulunduğu ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri ile cildinizdeki kırışıklık görünümünün azalmasına yardımcı olan kolajen üretimi sadece 72 saat içinde artıyor. 11 hafta boyunca, günde iki kez düzenli olarak kullandığınızda çizgi ve derin kırışıklıklarda iyileşme görülüyor.

Siz gençliğiniz ve güzelliğiniz için ne yapıyorsunuz?

Her ne kadar kullanılan yöntemler, kullanılan ürünler farklılık gösterse de tüm kadınlar için değişmeyen tek şey gençliğin ve güzelliğin önemsemesi, bunları korumak için gayret göstermesidir. Her kadın güzelliğini ortaya çıkarmak ister, bunun uğraşını verir. Bu süreçte kazanan kuşkusuz, iç güzelliğini ve enerjisini dışarı vurabilen olur. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri ile kadınların içindeki enerjiyi açığa çıkarak onları güzelleştirmek için bir adım daha atıyor ve yoganın etkisini kadınlar için yeniden keşfediyor.

Kozmetik yoga buluşmasının etkisine inanamayacaksınız

“Güzellik bir görüntüden ibaret değildir. Kendimize bakmak ve bakımlı olmak içeride ve dışarıda olduğunda anlamlı” sözlerinden ilham alan AVON ANEW kadınları,  ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri’nin etkisini yüz yogası ile yaşamaya davet ediyor. Yüz yogasında yapacağınız basit yüz hareketleri ile cildinizin esnekliğini artırabilir daha da ötesinde, içinizdeki ışığı, enerjiyi açığa çıkarmanın etkili bir yolunu keşfedebilirsiniz.

ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri

AVON’un 100 yılı aşkın bir geçmişi olan Ar-Ge merkezinde yüzlerce bilim insanı tarafından formüle edilen ANEW Serisi, yepyeni teknolojilerle geliştirilmiş ürünleri ile 20 yıldır yaşlanma karşıtı cilt bakımında uzman bir marka konumunu koruyor. AVON üstün teknoloji ile geliştirilen ürünlerini  erişilebilir fiyatlarla sunması ile de fark yaratıyor.

Yapılan araştırmalara göre ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Losyon ile elde edilen sonuçlar şöyle:

- Yedi gün sonunda ince çizgiler ve kırışıkların görünümünde düzgünleşme***
- Düzenli kullanımla , panelistlerin yüzde 100’ünde ince çizgilerin görünümünde düzgünleşme***
- 11 haftada ince çizgi ve kırışıkların görünümünde yüzde 50’ye varan oranda düzgünleşme

* Düzgünleştirici Losyon için iki haftalık kullanım sonunda, 60 panelist, KGL  7347 sayılı 11 haftalık klinik çalışma.
** Göz Çevresi Bakım Losyonu için iki haftalık kullanım sonunda, 33 panelist, 12 haftalık KGL 7416 sayılı klinik çalışma
*** Düzgünleştirici Losyon için iki haftalık kullanım sonunda, 60 panelist, KGL 7347 sayılı 11 haftalık klinik çalışma.

 

  Bir bumads advertorial içeriğidir.

28 Kasım 2012 Çarşamba

#bimilyonneden: Bir grup insan!

Dünyanın sürekli kötüye gittiğinin konuşulduğu şu zamanda bir grup insan dünyanın aslında iyi bir yer olduğunu söylüyor ve bunu #bimilyonneden hastagiyle twitter’da savunuyor. Hayata iyi tarafından bakan, iyi insanların olduğu dünya için #bimilyonneden bulmak bence de mümkün! Hadi sen de bulsana, twitter’da yazsana!

Bir bumads advertorial içeriğidir.

24 Kasım 2012 Cumartesi

Bu kış için dolaplarınızda Promod'a yer açın!

Fransa’nın en büyük kadın giyim markalarından Promod, Fransız şıklığı ile 54 ülkeden sonra, şimdi Türkiye’de.


Zaman sınırı olmayan tasarımlar da, en modern tasarımlar da Promod mağazalarında. Okula veya işe, konsere veya davete, sinemaya veya gezmeye giderken Promod’un slim pantolonları, Viktoryen bluzları, Barok esintili elbiseleri, şık paltoları, baskılı tshirtleri, deri çantaları, bootileri ilk elinize gelen parçalar olacak!






Kendinize daha fazla zaman ayırabilin diye, dolap başında harcanan saatleri Promod sizin yerinize azaltacak. Dolabınızı açtığınızda elinizin ilk gittiği parçalar artık Promod olacak!


Günümüzün modern kadınlarına, günün her anına uygun şık ve dikkat çekici seçenekler sunan Promod mağazaları Nişantaşı ve Buyaka Avm’de.









Bir bumads advertorial içeriğidir.

17 Kasım 2012 Cumartesi

Tarlalarından Mutfağınıza Gönderiyorlar!

Ben üniversiteden mezun olalı birkaç sene oluyor. (Kaç olduğunu elbette söylemeyeceğim, yaşımız es kaza çıkmasın ortaya :P) Üniversitede, yurtta kalırken anneciğim bana koliler gönderirdi. Evdeyken umursamadığım şeyler, evden uzakta nasıl özlenirdi anlatamam. Kolilerin içinde turşular, zeytinler, salça, domatesler, elmalar olurdu. Bazen börek, kek falan da koyardı. Ama o zeytinler, salçalar.. Kolinin en değerlisiydi.
Yanımda birileri varken asla açmazdım koliyi. Paylaşmaya kıyamazdım. Olur ya hani açtım diyelim yanlışlıkla, herkes önce zeytinlerime dadanırdı, sinir olurdum. Sonra, en yakın arkadaşımla eve çıktım. Ondan elbette birşey saklamazdım ama gece yarısı yataktan gizli gizi kalkıp zeytin yediğimi bilirim. Basılmışlığım da var yani :)
Neyse :) Benim Ege dolaylarında oturduğumu bilen arkadaşlarım başımın etini yiyorlar, doğal da doğal diye. Anacım bizim toprağımız falan yok ki sürelim, ekelim, biçelim size de gönderelim. Onun yerine ben sizler için Ege Sepeti'ni keşfettim! Daha napayım! Buyrun, aradığınız doğal ve bahçeden ürünlere Ege Sepeti'yle ulaşabilirsiniz, hem de pazar fiyatına! :)

Madem hormonlu, asitli, yapay şeyler yemek istemiyorsunuz, madem eski salçaları, domatesleri özlüyorsunuz, madem pazardaki ıspanak bile yavan tat vermeye başladı, ee o zaman sahte ve hormonlu gıdalardan uzak durup, doğal ve katkısız gıdaları sofraya koyma zamanınız geldi :) Valla ne yalan söyleyeyim, bizim buraların en güzel yanı doğal şeylere kolaylıklara ulaşabiliyor olmamız. Ama büyük şehirde olanlar, pazardan bile alsalar hormonsuzunu bulamıyorlar:(

Ege Sepeti Ege'nin minik bir ilçesinde, üç kardeş tarafından hayata geçirilmiş bir fikir (iyi ki de geçirilmiş). Bu üç kardeş, aynı benim gibi ailelerinden uzakta okurken, ailelerinden, annelerinden gelen o şahane kolilerle hayat bulmuşlar. Aynı benim gibi onların da arkadaşları delirirmiş o kolilerden çıkanlara :)
Ee tadı güzel, katkısız, doğal, ev yapımı, Ege'den gelmiş. Delirilmez mi? :)

Ege Sepeti'nin asıl amacını, bloglarında 'Biz' başlığı altından yazan bir kısımdan aynen kopyalayıp buraya yapıştırıyorum müsaadenizle, onlar benden çok daha iyi anlatmışlar çünkü anlatmak istediğimi :)

Biz yıllardır tarımla uğraşan ve hala uğraşmakta olan bir babanın ve adeta bir pire gibi çalışıp ailesine lezzetli yemekler yapan bir ev hanımı annenin üç çocuğu olarak düşündük ki;

- o köyden gelen balın tadını unutamayanlara
- tatillerinde egede yemiş oldukları zeytini unutamayanlara
- o zeytinyağının kokusu var ya hala aklımda diyenlere
- pazardan aldığı domatesi koklayıp “bir tarladaki domatesin bir şunun kokusuna bak” diyenlere
- köy yumurtaların tadı bir başka diyenlere
- incirin meşhurluğunu sadece bilgi yarışmalarında hatırlayıp hayalinde kuru incirin arasına ceviz koyup ağzı sulananlara

bizler yardım edebiliriz. Sizleri gerçekten en iyi biz anlıyoruz ve sizleri ağızınızın tadını uygun sağlıklı doğal ürünlerden mahrum bırakmayacağımıza inanıyoruz. 

Üç kardeş olarak anne ve babalarımızın tecrübesi ve el emeklerini de arkamıza alarak bu ürünlerimizi mutfağınıza kadar ulaştırmak istiyoruz.


--- --- --- --- --- --- --- --- --- --- --- --- --- 

İşte böyle:) Ben de Ege Sepeti'ni keşfettim ve gelen kolisiyle deliye döndüm :)


Kocaman bir koli göndermişler sağolsunlar. Neler çıktı neler.
Dereotu, maydanoz, roka, ıspanak, pazı, marul, limonlar ve adaçayının yanı sıra çok harika bir şişede zeytinyağı! Ufak bir zeytin <3 , domates rendesi, mükemmel bir salçaa, birkaç ceviz ve günkurusu (anında mideye indirildiler!) zeytinyağlı doğal sabun, nar ekşisi ve bal.
Fotoğraflardan da görebilirsiniz neler geldiğini :)


Zeytin zaten sabahki kahvaltıda bitti. Ondan önce salçayı çay kaşığıyla hüpletmiştim mideye. Böyle lezzetli salça yemedim ömrümde. (Anne, sen bunları okuma olur mu?:)) 


Adaçayı, yapılmak üzere hemen demliğin yanında kendine bir kavanoz bulup yerleşti, ceviz ve günkurularını da fotoğrafını çekerken yok ettim.


Pazılar anneanneciğimin marifetli ellerinde dolmaya dönüştü, afiyetle yedik:)
Ertesi gün salata yaptık babamla. O yeşillikler nasıl kıtır kıtır doğranıyor. Halbuki bir de onca yol geldiler. Gerçi toprakları üstünde gelmişler. Tazecik, hemencik :) Nasıl mis kokuyor dereotu, roka.. Maydonozların üstüne tuz & limon yapıp yedik :) Domates rendesi de kışın yemeklerde kullanılmak üzere, üzerindeki bir kaşık zeytinyağı ile bizi buzdolabında beklemekte ;)

Bal ve zeytinyağına kıyamadım. Tatlarına elbette baktım ama bu iki enfes lezzet, nasılsa bozulmazlar da hemen. Bir müddet el sürdürtmem onlara. Kıyamıyorum :)
Banyoda Kükürtlü sabun kullanıyordum, bitmişti. Zeytinyağlı Doğal Sabun hızır gibi yetişti. Kokusu, tende bıraktığı his nasıl güzel anlatamam. 
Kısaca biz ailecek bayıldık EgeSepeti'ne!
Çok çok teşekkür ederiz böyle şahane bir hizmet yaptıkları için, hem de bu kadar uygun fiyata!

Bu yazı, reklam değil arkadaşlar, öneri:)
Madem sorup duruyorsunuz 'Melis nereden bulacağız katkısız, doğal' diye alın işte size Ege Sepeti :) Daha napayım :)
Sorularınız ve sipariş için kendileriyle bloglarından iletişime geçebilirsiniz, hem samimi hem de hızlı yanıt veriyorlar :) Benden de bi selam söyleyiverin, olur mu gaaari? :)


 Umarım siz de benim kadar beğenirsiniz:)
Sevgiyle! 






7 Kasım 2012 Çarşamba

Kısa bir süre buralarda olamayacağım...



Sevgilerle:))

not: Bloga birkac gun cok sık ugrayamam ama twitter ve instagramdan takip edebilirsiniz :)
 Guzel dilekleriniz ve dualariniz icin simdiden tesekkur ederim :)

öpücük öpücük öpücük :))

6 Kasım 2012 Salı

Tohumlarımızın Nesli Tehlike Altında!

Binlerce yıllık tarım geleneğini barındıran Anadolu topraklarında yetişen yerli tohumlar yaşamın sürekliliğini temsil ediyor.





Atadan kalma tohumlarımız;

* Lezzetli ve sağlıklı gıdaların temini için birer genetik hazinedir
* Binlerce yıldır değişen koşullara uyum sağlayarak günümüze ulaşmayı başarmış numunelerdir
* Tarımsal biyoçeşitliliğin önemli bir parçası ve yaşamın sürdürülebilirliğinin olmazsa olmazıdır
* Dışarıya bağımlı kalmaksızın ülkemizin gıda güvenliğinin teminatıdır

Ancak bugün Anadolu’ya özgü yerel tohum çeşitliliğimiz yok oluyor. Tek seferlik, ticari tohumların egemenliği nedeniyle gıdamızın ve geleceğimizin güvencesi yerli tohumların nesli tehlike altında! Yeryüzünde zengin çeşitlilikteki yaşamı sürdürebilmek, atalık tohumlarımızı gelecek kuşaklara aktarmamıza bağlı.


TOHUM TAKAS AĞI, yüzyılların bilgisini taşıyan yerli tohumlarımızın korunup yaygınlaşmasını amaçlıyor.

Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği’nin, Adım Adım Oluşumu desteğiyle yürüttüğü TOHUM TAKAS AĞI KAMPANYASI’na destek olarak,

* Anadolu’nun dört bir yanındaki ekolojik çiftliklerde yerli tohumların çoğaltılarak paylaşılmasını sağlayacak;
* Bu toprakların yüzlerce yıllık bereketinin, lezzetinin, besin zenginliğinin ve kültürünün gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için sağlam patikalar oluşturacaksınız.

Verdiğiniz desteğin her kuruşu binlerce yeni tohuma dönüşecek...





Kredi kartı ile bağış yapmak istiyorsanız: https://www.bugday.org/portal/BagisAdimAdim.php

EFT/havale yoluyla bağış yapmak istiyorsanız:
Alıcı Adı: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği
Garanti Bankası Karaköy Şubesi - Şube No: 400
Hesap No: 6295240
IBAN No: TR67 0006 2000 4000 0006 2952 40

www.bugday.org - www.yasasintohumlar.org
facebook.com/BugdayDernegi
twitter.com/BugdayDernegi
Twitter paylaşımlarınız için hashtag: #YasasinTohumlar

Bir bumads sosyal sorumluluk içeriğidir.

22 Ekim 2012 Pazartesi

Evinize Pespembe Bir Çamaşır Makinesi Çok Yakışacak!

Çamaşır yıkamak hiç bu kadar ‘renkli’ olmamıştı! Pespembe bir çamaşır makinesi ile evinize renk katmak ister misiniz? Vanish pembesi artık sadece kutusunda değil, ödül olarak verdiği çamaşır makinesiyle de yanınızda olsun istiyorsanız; işe bu videoyu izleyerek başlayabilirsiniz!



























Vanish’in parodi tadındaki bu eğlenceli videosunda, birbirini çekemeyen dünürlerin komik atışmalarına yer veriliyor. İğneleyici laflarla birbirlerine göndermeler yapan, kıskanç mimikleri ve oyunculuğuyla beni hayrete düşüren bu iki dünürü sizin de izlemenizi tavsiye ediyorum.

Bu video ile bağlantılı bir aplikasyon da Vanish’in Facebook hayran sayfasında yer alıyor. İşte bu aplikasyon sayesinde hem bahsettiğim çamaşır makinesini kazanabilir, hem de ileride nasıl bir dünür olacağınızı öğrenebilirsiniz. Arçelik In Love serisinden bu özel çamaşır makinesi ile evinize modern bir yaklaşım getirmek için  http://bit.ly/omurbiterdunurgitmez adresine!



Bir bumads advertorial içeriğidir.

8 Ekim 2012 Pazartesi

MasterCard E-Fest ile İnternette Alışverişin Tadını Çıkar!

İnternetin tek alışveriş festivali MasterCard E-Fest 8 Ekim’de başlıyor!

MasterCard’ın bu yıl ikincisini düzenlediği E-Fest, Türkiye’nin ilk ve tek internet alışveriş festivali olma özelliğini taşıyor. Elektronik ticaret dünyasının en iyi markalarını biraraya getiren E-Fest, katılımcılarına indirim ve fırsatlar sağlayan online bir festival olma özelliği ile öne çıkıyor. Markafoni, Altıncı Cadde, Tekzen gibi birçok büyük e-ticaret markasının katıldığı bu festival, internetten alışverişin kolaylığını ve konforunu tam manâsıyla yaşamanıza imkân veriyor.

Türkiye’nin ilk ve tek internet alışveriş festivali E-Fest, 8-14 Ekim arası katılımcılarını bekliyor. MasterCard ile ilgili daha fazla bilgi edinmek, E-Fest’e katılan markalar ve kampanya dahilinde sunulan fırsatlara daha yakından göz atmak için sizi Facebook sayfamıza ve websitemize bekleriz.

MasterCard E-Fest


  Bir bumads advertorial içeriğidir.

26 Eylül 2012 Çarşamba

Buharla Temizlik Dünyası

Daha iyi, daha hızlı, daha kolay!

Arçelik Buharika ile kimyasal madde kullanmadan hijyenik temizlik, deodorizasyon



Zemin, Döşemeler, Camlar ve Perdeler

Cihazla birlikte verilen mikrofiber havluyu silici veya üçgen fırçaya takarak, seramik, taş, laminat, parke, halı, kilim, koltuk ve kanepe yüzeylerini buhar gücü ile herhangi bir temizlik maddesi kullanmadan hijyenik olarak temizler ve onları adeta yenilersiniz. Mikrofiber havlu, ipek elyafın onda biri inceliğinde özel bir elyafla  üretilmiş olup, toz ve kirleri adeta üzerine çeker, temizler, silerken onları geri bırakmaz. Camlar,  önce  cam silicisi  ile buhar  verilip,  sonra yukarıdan aşağıya çekilerek en kolay ve en iyi şekilde temizlenir. Perdeler asılı oldukları yerde,  cam silicisi ile buhar verilerek ütülenebilir.

Tekstil ürünlerinin temizliğinde tercihinizi özel havlulu aksesuarlardan yana kullanın; direkt buhar uçlarını kullanmamaya özen gösterin.




Bebek ve Çocuk Odaları

Buharla temizlik, bebek ve çocuk odaları için daha da önem kazanmaktadır. Mama sandalyesi, mama kapları, biberon, oyuncaklar, ayakkabı tabanları ve daha birçok malzeme, püskürtücüler ve fırçalar yardımı ile, herhangi bir kimyasal temizleyiciye gerek olmaksızın temizlenir. 100 °C’nin üzerindeki buhar sıcaklığı ile gerçek hijyenik temizlik sağlanır.





Mutfak, Banyo
 
Mutfak, banyo temizliğinde püskürtücüler ve fırça kullanılır. Bu aksesuarlarla temizlenecek yüzeye sıcak buhar püskürtülür ve yapışmış, yerleşmiş kirler, yağlar kabartılır, daha sonra kuru bir bezle silinir veya su ile yıkanır. Bu işlem sırasında mikroorganizmalar da çok büyük oranda ölür, sinmiş kokular yok olur.
Banyo ve mutfak duvar fayansları cam silicisi ile temizlenir. Fayanslar buhar gücü ile pırıl pırıl olurken, koku, kir ve mikroorganizmalardan da arındırılır.



Otomobil, Bisiklet

Buharlı temizleyiciyi ev dışında da birçok alanda kullanabilirsiniz. Otomobilinizin motoru, jantları, koltukları, bisikletiniz, buhar gücü ile çok kolay temizlenir. Koltukları üçgen fırça ve havlu ile, diğer bölümleri uygun aksesuarlarla buhar püskürterek, kuru bir bezle temizleyiniz.




Buharı daha birçok alanda kullanabilirsiniz.

Panjurlar, jaluziler, havuz kenarları, seramik derzleri, mücevherlerin temizliği ve daha pek çok alanda buharla temizlik yapılabilir. Çiçeklerinizin yapraklarını da uzaktan buhar tutarak temizleyebilir, tazeleyebilirsiniz.

Detaylı bilgi için; http://www.arcelik.com.tr/ev-aletleri-buharli-temizleyici.html

• 444 0 888

• Arçelik Yetkili Satıcıları

arcelik.com.tr /onlinesatis

Bir bumads advertorial içeriğidir.

1 Eylül 2012 Cumartesi

Çocuğum olsa göndermem!

66 ay tartışmasını kendi aramızda ölçüp biçiyor, tartıp tartışıyoruz. Yeğenlerime, kuzenlerime bakıyorum, etrafımdaki çocuklara bakıyorum. Çocuk daha annesinin paçasına yapışıyor, yaşın kaç sorusunda kaçıyor. Yabancılık duyuyor. Korkuyor, öğreniyor, anlamaya çalışıyor. Başarmayı amaçlıyor bir şeyleri. Kimse kusura bakmasın, sonuçta burası benim blogum, kendi fikrimi özgürce paylaşabilirim değil mi? Eğer öyleyse; ben çocuğum olsa göndermem okula.
Daha, ruhsal, zihinsel gelişimi tamamlanmamış veya yetersiz olan çocuğu, annesinden, günde o kadar saat 'eğitim' başlığı altında uzak tutmak ne kadar doğru?
Ne kadar başarılı?
Bir de diyorlar ki; 'Bu, çocuğa ihanettir'
Yok artık!
İlkokula ilk başladığım gün, diğer çocukların çığlık çığlığa ağlamaları, o sesler dün gibi aklımda. Kardeşimin okula  başladığı 4. gün, sıra arkadaşının tepinmesini, ortalığı birbirine katmasını, en son başını cama çarpıp kaşını yarmasıyla sonuçlanan itirazlarını ve kapıda endişe ile bekleyen annecağızının onu ağlayarak doktora götürmesi hala unutamam. Ve bahsettiğim çocuk 7 yaşındaydı yani ortalama 84 aylık!!
Bahsettiğimiz yeni uygulama 5,5 yaşındaki bebeklerimizi kapsıyor ve anneler, bana göre haklı olarak, göndermemek için türlü yollara başvuruyor.
Elbette yolsuzluk doğru bir yol değil ama ben bir ana olsam, göndermem çocuğumu. Kıyamam. Korkarım.Gönderemem. İçim ezilir.
Türk Tabipler Birliğinin sayfasında yer alan yazıyı, aynen kopyalayıp buraya yapıştırıyorum. İzah etmek istediğim pek çok şeyi, onlar bana göre daha doğru bir yolla ve daha uygun bir dille açıklamışlar zaten.
Sizler de belki okumak istersiniz diye...
Buyrun..


------------------------------------------------------------------


altTürk Tabipleri Birliği, Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği ve Eğitim Sen, 4+4+4 eğitim sistemini başlatan Milli Eğitim Bakanlığı'nın, endişeleri nedeniyle çocuklarını erken yaşta okula göndermek istemeyen ailelere çocukları için doktor raporu alma yolunu göstermesiyle ilgili olarak ortak basın açıklaması yaptı. TTB'de bugün (4 Ağustos 2012) gerçekleştirilen basın toplantısına TTB Genel Sekreteri Dr. Bayazıt İlhan, Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derrneği Başkanı Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu ve Eğitim Sen Genel Başkanı Ünsal Yıldız katıldılar. Ortak açıklamayı Prof. Dr. Füsun Çuhadaroğlu okudu. 
Basın toplantısında, bilimsel açıdan 72 ayını doldurmamış olan çocukların okula başlamasının doğru bulunmadığı bir kez daha hatırlatılırken, bu konuda kaygısı olan ailelerin rapor almaya yönlendirilmesinin dayatma ve bilim dışı olduğu vurgulandı. Bu konunun hekimlik meselesi değil, eğitim meselesi olduğunun kaydedildiği toplantıda, "Milli Eğitim Bakanlığı topu hekimlere atmaktan vazgeçmelidir" denildi. 
04.08.2012

BASIN BİLDİRGESİ  
4+4+4 Uygulamasına Ailelerin Gösterdikleri Tepkilerin Çözüm Yeri Hastaneler Değil Eğitim Kurumlarıdır!
4+4+4 uygulamasıyla 66 ayı doldurmuş çocuklarımızın ilköğretime başlamasının gündeme gelmesi, ailelerin buna karşı çıkmaları ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın konuya çözüm bulmak yerine aileleri çocuk psikiyatristlerine yönlendirerek soruna hastanelerden çözüm beklemesi  üzerine bu toplantıyı düzenlemiş bulunuyoruz. Eğitimcilerden ve sağlık bilimcilerden görüş alınmaksızın hazırlanan bu yasanın çocuklar açısından sakıncalarını ve çözüm önerilerimizi iletmek dileğindeyiz.
*Gelişim dönemi açısından henüz oyun çağında bulunan 66 aylık çocuğun okul öncesi eğitim almadan ilkokul disiplinine girmesi, onun ruhsal, duygusal ve bilişsel gelişimini sekteye uğratarak yıllarca sürecek olan akademik hayatı açısından olumsuz sonuçlar doğuracaktır..
*5 yaş çocuğu (60-71 aylar arası)zihinsel, fiziksel, sosyal ve psikolojik olarak ilkokula henüz hazır değildir. Çocuğun okul eğitimine katılabilmesi için gerekli sosyal, duygusal, bilişsel, dil ve motor becerilerinin gelişimi 6 yaştan(72 ay) önce tamamlanmaz. Bu bilimsel ortalama dışında kalan çok az çocuk vardır.
* Çocukların bu gelişimleri tamamlanmadan ilkokul 1. sınıfa başlamaları  ruh sağlığını pek çok yönden olumsuz olarak etkileyecektir:
-Küçük yaşta okula başlayanlarda  ayrılık kaygısı rahatsızlığı görülme  riski, altı yaşında ilkokula başlayan çocuklara göre daha fazladır. Özellikle bu çocuklar okul öncesi eğitim almadılarsa risk daha da artmaktadır.
-Dürtü kontrolü 5 yaşındaki bir çocukta tam gelişmediğinden davranışlarının kontrolünü sağlamakta zorlanacak, sınıfta sırasında bekleyemeyecek ve ilkokulda uyması gereken kurallara uymakta güçlükler yaşayabilecektir.
-Beş yaşından önce el-göz kordinasyonunun, ince motor becerilerin, işlemsel düşüncenin tam gelişmemiş olması, soyut düşüncenin yetersizliği ve dikkati sürdürmedeki güçlükler nedeniyle bu yaştaki çocuklar öğrenme becerilerinde zorlanacaklardır. Bu yaştaki çocukların okulda belli seviyede başarı elde etmekte zorlanmaları gelişimsel açıdan normal olmasına karşın okul programları kapsamında beklenen kazanımları karşılamamaları nedeniyle, başarısızlık olarak yorumlanacak ve gereksiz olarak ‘zeka geriliği’, ‘öğrenme güçlüğü’ veya ‘dikkat eksikliği’ olduğu gibi tanımlara maruz kalacaktır.
*Ayrıca bu çocukların 6 yaş grubu (72-83 aylar) ile aynı sınıflarda eğitime alınacağı açıklanmıştır. Bu da ayrı bir sakınca getirmektedir. Bu demektir ki aynı sınıfta 60-83 aylar arasında, yani aralarında yaklaşık 2 yıl fark olabilen çocuklar olacaktır. Bu durumda gelişimsel özellikler açısından 72-83 aylık çocuklar  doğal olarak 60-66 ay arasındakilere göre çok önde olacak, onlardan daha hızlı öğrenecek, beklenenleri daha kolay yerine getirecektir. 60-66 aydakiler de bu durumda zorunlu olarak sınıfın daha  başarısız ve geriden gelen grubunu oluşturacaklardır, yani bu grup daha okula başlarken başarısızlık duygusuna mahkum edilecek ve bu duygu onlarla eğitim yaşamları boyunca gidecektir. Erken dönemde kazanılan başarısızlık duygusunun çocukların daha sonraları da kendilerine güven duymalarını engellediği bilimsel olarak gösterilmiştir. Erken dönemde başarısızlık duygusu edinen çocukların okuldan soğudukları ve okul yaşamını kısa sürede bıraktıkları yapılan araştırmaların çok net olarak ortaya koyduğu bir gerçektir. Dolayısıyla eğitime başlama yaşını aşağıya indirmenin önemli bir sonucu kendini başarısız görerek büyüyen ve dolayısıyla kendine güvensiz ve başarılı olabileceğine inancı kalmamış nesiller yetiştirmek olacaktır. Milli Eğitim Bakanlığı böyle bir sorumluluk aldığının da farkında mıdır?
* Ayrıca  5 yaş uygulaması 1983-1985 yıllarında zaten ülkemizde denenmiş ve olumsuz sonuçlarından dolayı vazgeçilmiştir,
* Ülkemizde yapıldığı gibi okul öncesi eğitimi ilkokulun ilk yılına sıkıştırmak ve sınıf öğretmenlerini okul öncesi çağı çocuklarıyla eğitim yapmaya zorlamak gibi bir uygulama dünyada kabul görmemekte, gelişmiş ülkelerde yaygın ve ücretsiz okul öncesi eğitim ve kreş imkanları sağlanmaktadır. Eğitimin bu evreleri çocuğa temel oluşturduğundan vazgeçilmez önemdedir, geçiştirilemez.
*Daha önce de duyurmaya çalıştığımız tüm bu gerçeklere karşın okullarda ve müfredatta hiçbir yeterli hazırlık olmadan uygulama başlatılmaktadır. Okulların maddi koşulları, sıraları, tuvaletleri, tahtaları bu denli küçük çocuklar için hazır değildir. İlköğretim öğretmenleri 5 yaş çocuklarla çalışmaya ve aralarında 2 yaş fark olan iki farklı grubu aynı sınıf ortamı içinde eğitmeye hazır değildir. Bu sınıflar köy okullarındaki her yaştan 1-2 çocuğun bulunduğu sınıflarda çok daha farklı olacaktır ve öğretmenler için de buna uygun mesleki eğitim programı yapılması gerekir. Veliler  de endişelidir. Birçok velinin çocuğunu okula göndermek istemediğini basından da duymaktayız. Milli Eğitim Bakanlığı ise bu uygulamanın yanlışlığını ve sakıncalarını görmek ve çözüm aramak yerine “çocuğunu okula göndermek istemeyen nörologlardan ya da psikiyatrlardan çocuk zihnen okula başlamaya uygun değildir, diyen rapor almak zorundadır” diyerek çözüm bulma işini, hiç danışmadan doktorlara atmıştır.
*Bu duyurular ve düzenlemeler çocuğunun durumu hakkında kaygılanan pek çok ailenin, çocuğunu okula bu yıl başlatmamak için doktor kapılarına dayanmasına yol açmıştır. Plansız, programsız, bilimi ve tarafların itirazlarını dikkate almadan dayatılan uygulamalar nedeniyle hekimler zor duruma sokulmakta, hatta ailelerle karşı karşıya bırakılmaktadır. Sayısı 600.000’i bulduğu belirtilen bu çocukların çocuk psikiyatrisi veya çocuk nörolojisi kliniklerinde değerlendirilmesinin ne demek olduğunun Milli Eğitim Bakanlığı’nca  yeterince düşünülmemiş olduğu kanısındayız. Bir çocuğun çocuk psikiyatrisi kliniğinde değerlendirilmesi en az 30-45 dakikadır. Bu değerlendirme için ailelerin önceden randevu alması gerektiğinden randevu sıraları yoğun başvuru nedeniyle çok uzayacak, çocukların bir kısmı okul açılma zamanı geldiğinde bile değerlendirilememiş olabilecek ve yanlış sınıfa verilme riskiyle karşı karşıya kalacaktır. Ayrıca bu grubun randevuları doldurması kliniklerde tedavisi sürdürülmekte olan hastaların randevularını aksatacak ve tedavileri de yarım kalmış olacaktır. Milli Eğitim Bakanı’nın bu önerisi pratik uygulamada yaratacağı önemli sorunlar nedeniyle uygulanabilir görünmemektedir. Bu sadece milli eğitim kurumlarında çözüm bulması gereken bir sorunun sorumluluğunu başka bir meslek grubuna yükleyerek çözüm aramaktan sıyrılmaya çalışması ve kendi çaresizliğiyle hekimlerden medet ummasıdır.
*Milli Eğitim Bakanı geçtiğimiz günlerde bir açıklama daha yapmıştır: “Orta ve alt gelir grubundan vatandaşlar çocuğunu okula göndermek isterken, üst ve orta gelir grubu ve eğitimli kesimin çocuğunu okula göndermekten çekindiğini” ifade etmiştir.  Bu sözler, eğitimde iyice belirginleşen sınıfsal ayrışmanın ve  fırsat eşitsizliğinin göstergesidir. Belli ki “eğitimli kesim”den birçok veli mevcut sorunları görmekte ve çocuğunu okula geç başlatmak istemektedir.. Az eğitimli ve dar gelirli ailelerin çocuklarını ‘bir an önce yetiştirmek kaygısı’ büyük olduğundan onların ‘çocukları erken okula gönderip, bir an önce bu sorumluluğu tamamlamak’ endişesi anlaşılır birşeydir. Çocuklarını okula erken başlatan üst ve orta gelirli, eğitimli  aileler belki özel dersler ve diğer destekleyici eğitimlerle erken başlamanın dezavantajlarını ortadan kaldırabileceklerdir. Ancak yoksul ve daha az eğitimli kesimin erkenden noksan koşullarda eğitime başlayan çocuklarını ise bekleyenler:
-Eğitim sürecinde yaş farkından doğan açıkların kapatılamaması ve mevcut konumlarının daha da dezavantajlı hale gelmesi,
-Okul eğitimi aşamasında yaşanan zorluklar sonucunda zorunlu olarak mesleki eğitime yönelme ve daha erken yaşta çıraklıkla, işyerleriyle tanışmaları, ve
-Özellikle kız çocukları için; daha erken bir yaşta açık lise uygulaması ile mekânsal olarak okuldan koparılmalarıdır.
*Sonuç olarak: şimdiye dek, eğitim fakültelerinin, meslek örgütlerinin ve eğitimcilerin hiçbir önerisini dikkate almayan Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve çocuklarımızı yeni dönemin başlamasıyla okullarda bir kaos ortamı beklemektedir. Endişemiz bu kaostan öğrencilerimizin onarılamayacak zararlar görmesidir. Çocukların 72 aydan önce ilkokul 1. sınıfa başlamaları başta kaygı bozuklukları, okul başarısızlığı, kendine güvensiz olarak büyümeleri  ve davranış sorunlarının gelişmesi açısından sakıncalıdır. Bu yaştaki çocukların okul öncesi eğitim almaları daha doğrudur.
Saydığımız bilimsel gerekçeler ışığında ilkokula başlama yaşı 72 ay ve üstü olarak ivedilikle düzeltilmelidir. Önümüzdeki eğitim-öğretim yılı için söz konusu yasal düzenleme yetiştirilemeyecek ise Milli Eğitim Bakanlığı taraflarla bir araya gelerek çocuklarımızın zarar görmeyeceği bir çözümü ortaya koymalı, aileleri hekimlere yönlendirmekten vazgeçmeli, ülkenin eğitim sorunlarına çözüm için hekimlerden çare bekler duruma düşülmemelidir.
Saygılarımızla kamuoyuna duyururuz.
Türk Tabipleri Birliği / Türkiye Çocuk ve Genç Psikiyatrisi Derneği Eğitim Sen (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası)







------------------------------------------------------------------




Tabi ki bir ebeveyn değilim, henüz anne değilim ve burada benim yazdığım tüm yazılar benim kendi, şahsi fikrim. Bu sebeple isteyen kızsın, isteyen eleştirsin, isteyen fikrini sunsun. Açıkçası ben de sizin bu konudaki görüş ve düşünceleriniz bilmek isterim. Neyse çok uzatmadan bu konuyu yorumlarınıza bırakıyorum.

Sevgilerimle!

Not: yazının kaynağı:

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Şeker tadında bi bayram geçsin olur mu?

Çok güzel bi bayram olsun, olmaz mıı?
Kavgalar, kıskançlıklar, saçmalıklar bitsin. Bünyemizde huzur barınsın.
Sevenler kavuşsun, hiç ayrılmasın.
Akrabalar koca ve kilo konusunu açmasın.
Baklava kilo yapmasın.
Dondurma erimesin, soğuk soğuk ohh hasta etmesin.
Sokak hayvancıkları aç / susuz kalmasın. Pet shoplardaki hayvanlar acı çekmesin. Hatta mümkünse Pet shoplar hayvan satışına kapatılsın. Barınakların sağlık koşulları iyileştirilsin.
Askerler şehit olmasın. PKK silah bıraksın. Terör bitsin.
Kimse göz göre göre, yok yere ölmesin.
Herkes çok mutlu olsun. Sokakta hiç dilenci olmasın.
Sırtımız ağrımasın, belimiz tutulmasın. Doktorlara şiddet uygulanmasın. Öğretmenlerin kıymeti bilinsin.
Askerlik 15 aydan 12 aya düşürülsün!
Herkes hayırlı yuvalar kursun. Duygu'nun düğünü sorunsuz ve keyifli olsun.
Dilara, ben ve diğer tüm özleyenler sevdiklerimize kavuşalım.
Okuyan artık taşınsın.
Girlafikir hayırlısıyla nişanlansın.
Darla'nın daha çok kitabı olsun.
Decodeniquo daha çok blog yazsın.
Damla tatilden dönsün.
Her hastalığın çaresi bulunsun. İmkanlar çoğaltılsın. Tedavi masrafları ve ilaç fiyatları ucuzlasın. Ya da asgari ücretler çoğaltılsın. Açta açıkta, dertte, geride kimse kalmasın.
Her şey ama herr şey çooook güzel olsunn,
pamuk şeker pembesinde, akide şekeri lezzetinde inanılmaz zel bi bayram geçsin herkesee!
AMİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİİNN :))

17 Ağustos 2012 Cuma

Vazgeçilmez Lezzet Çorba

Kim acıktığı zaman dumanı üzerinde tüten bir tas çorbaya hayır diyebilir ki? Üşüyünce, geniş sofralarda buluşunca, hafif bir şeyler yemek isteyince, hastalanınca yardımımıza koşan çorba, Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetlerinden biri. Üstelik, hafif ve doyurucu yapısı sayesinde üç öğünde de zengin çeşitleriyle sofralarda yerini alıyor.

Çorba kelimesinin kökeninin ise Farsça "tuzlu haşlama" anlamında kullanılan "shorba"dan geldiğini biliyor muydunuz?

İyi beslenme anlamına gelen Sû ve Pô kelimelerinden türeyen çorba kelimesinin kökeni Sanskritçe'ye kadar dayanıyor.

Çorba: 10 bin yıldır tüketilen bir besin!

Yaklaşık 10 bin yıl öncesinde bile çorba hazırlandığını ve içildiğini gösteren kayıtlar mevcut. Et ve sebzeyle birlikte pişirildiğinde, malzemelerinin sahip olduğu besin değerlerinin bütünlüğünü taşıyan çorba, o tarihlerden günümüze kadar sofraların en değerli besinlerinden biri olarak kabul ediliyor.

Türk Mutfağı'nın da yıldızı

Dünyanın sayılı mutfaklarından birine sahip Türkiye ise çok zengin bir çorba kültürüne sahip... Mutfaklardaki altın standardın temsilcisi ev yapımı çorbaların yanında, klasik ve yöresel pek çok çeşidiyle hazır çorbalar tüketicilere mutfakta saatler harcatmadan, ailelerinin seveceği lezzetli ve değişik tarifler sunuyor.

Hazır çorbalar, her geçen gün tüketicilerden gelen talepler doğrultusunda geliştirilirken, geniş ürün yelpazesiyle tüketicilerin hijyenik koşullarda taze ve kaliteli malzemeler kullanılarak hazırlanan birbirinden farklı lezzetleri güvenle tüketmelerini sağlıyor.

Tarhanaya Dünyanın İlk Hazır Çorbası demek mübalağa sayılmaz…

Çorbayı oluşturan malzemelerin başında gelen yoğurdun çorba kültürüne kattığı en büyük eser, kuşkusuz tarhanadır. Bir zamanlar göçebe atalarımızın hazır yemeği olan tarhana, hala her zaman ve her yerde çabucak lezzetli bir yiyeceğe dönüşebilecek, taşınması ve saklanması en kolay ve muhteşem üründür.

Tıpkı tarhana gibi, hazır çorbalar da mevsiminde toplanan ve özenle seçilen sebze ve baharatların yüzyıllardır uygulanan, tamamıyla doğal bir koruma yöntemi olan kurutma işlemine tabi tutulması ve harmanlanmasıyla üretiliyor.

Yazın da çorba içilir

Çorba denilince çoğumuzun aklına dumanı tüten sıcacık bir tabak gelse de, Anadolu ve Türk mutfak kültüründe soğuk çorbaların da ayrı bir yeri vardır. Özellikle soğuk ayran kullanılarak
yapılan çorbalar, serinletici özellikleriyle yaz günlerinin hafif ama keyifli yiyeceklerine dönüşüyor. Bu tür çorbaların en başında Sivas'ta yapılan bulgurlu pazılı soğuk çorba ile buğday ve ayranla yapılan soğuk çorba yani ayran aşı çorbası geliyor. Sivas'ta pazı katılan soğuk çorbanın diğer bölgelerdeki yöresel çeşitlerine sarımsak ve nane gibi baharatlar eşlik ederken, kimi bölgelerde ise salatalık gibi yaz sebzeleri eklenebiliyor.

Siz de bir çorba severseniz lezzet dolu çorba dünyasını keşfetmek için www.bencorbaseverim.com adresini ziyaret edin…

ben çorba severim

Bir bumads advertorial içeriğidir.